Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

“En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir”

 Oysa meselemiz “şans” değil, nihai bir barış inşa etmeye yönelik irade ve kararlılık meselesidir. Barış ihtimalini kana boğan kim ve hangi taraf olursa olsun, altında kalacağı tarihi bir vebal yüklenmiş olacaktır MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, İmralı’da tecrit uygulamasının sona erdirilmesiyle Öcalan’ı parlamentoda DEM Partisi grubunda PKK’ye “silahlarınızı bırakın” çağrısı yapmaya davet etmesi, doğal olarak gündeme damgasını vuran bir gelişme oldu.  MHP’nin domine ettiği siyasi yelpazenin milliyetçi kategorisindeki diğer partilerin “fırsat bu fırsattır” dercesine ellerinde urganlarla arz-ı endam etmeleri bir yana bırakılacak olursa, tepki ve yorumlar genellikle “olumlu” idi. Kuşkusuz “Bu kadarını beklemiyordum” şaşkınlığıyla beraber… Gerçekten de PKK lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslar üzerinde uygulanan katı tecrit uygulamasından vazgeçilmesi, “terörün bittiğini ilan etme” şartına bağlanmış olsa da parlamentoda DEM grubuna hitap etme imkanı tanınmas...

Bu süreç “yeni çözüm süreci” mi?

 “Yeni bir çözüm süreci” beklentisinin ciddiyeti, bence, öncelikle “tokalaştı” gibi jestler bir yana, daha somut ve uygulanabilir bazı adımlar atılmasını gerekli kılar; eğer meramınız gerçekten barış ise…   Devlet Bahçeli’nin parlamentoda DEM Partililerle “tokalaşma” hamlesi, ardından bu hareketinin “doğaçlama” olmadığını söyleyerek İmralı’ya “Çıksın terörün bittiğini ilan etsin” çağrısı yapması, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu “hamleyi” sahiplenip DEM Partisine “kıymetini bilin” demesi, doğal olarak “yeni bir çözüm süreci mi başladı?” yorumlarını beraberinde getirdi.  Tam da bugünlerde Amberin Zaman’ın, Al Monitor’da “üç kaynağa” dayandırdığını belirttiği bir haberi yayınlandı. Habere göre iktidar temsilcileri (biz bunu “istihbarat” yetkilileri anlayalım) İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile “istikşafi” görüşmeler yapmakta imişler. Haberin devamından görüşmelerin gündeminin PKK’nin silah bırakması olduğu anlaşılıyor. Ayrıca haberde, Öcal...

Ortadoğu denkleminde Kürtler…

 Kürt sorunuyla doğrudan ilgili devletlerin Kürtlerin varlığını tanımış olmanın bir adım ötelerine gitmeleri, bu ülkelerin demokratikleşme ve yeniden yapılanma iradesi göstermeleri sorunudur. Kürt sorunu kendi iç barışını tesis etmeyi de önceleyen, önemseyen bir büyük demokrasi ve zihniyet dönüşümü sorunudur Geçen haftaki yazımda İsrail saldırganlığının, önceki yıllarda tanık olduğumuz türden bir “intikam” amacı taşımadığını ve bu saldırılarla Ortadoğu’da dengelerin yeniden oluşturulacağı bir dönemin önünün açılmak istendiğine dair görüşlerimi paylaşmıştım. Yazıyı, sözü Türkiye’ye getirip bu haftaki yazıya “pas” atmıştım: “…Türkiye bu sürecin neresinde peki ve dengelerin yeniden oluşturulmasından nasıl etkilenir? Bu soru üzerine kafa yorarken, dileyelim, savaşın acı, kan, gözyaşı ve yıkımdan başka bir şey demek olmadığını hep aklımızda tutarız…” Bazı okurlarımdan da “Kürt meselesi bu işin neresinde?” içeriğinde sorular geldi. Hemen cevap vereyim: Nereden baktığınızdan bağımsız olar...

Ortadoğu’da kartlar yine ve yeniden “karılıyor”

 Bu tablonun anlamı şu: İsrail, bugün attığı adımlara, başlattığı saldırılara ciddi şekilde önceden hazırlanmış. Bunlar “misilleme”, “intikam” olarak izah edilmeyecek çapta gelişmeler İsrail’in, Hamas’ın saldırısı üzerine başlattığı ölçü, kural tanımaz düpedüz soykırım düzeyine varmış saldırılar birinci yılını doldurdu ve devam ediyor. Dünyanın gözleri önünde. ABD başta olmak üzere Batı aleminin desteğinden, hamiliğinden aldığı cüretle. Bu “cüretin” diğer boyutu da, “İslami” denilen, her biri diğeriyle kavgalı “alemi” oluşturan ülkelerin sessizliği oluyor elbette. “Çok sert” görünümlü açıklamaları “ses” saymıyorsak eğer… Ortadoğu’da “şiddet” hep vardı. Çıkar hesapları üzerinden kurgulanmış senaryolar ve bu senaryoları sahneye koyanlar, oyuncular, figüranlar, taşeronlar hep vardı. Ortadoğu kökenli olayların, ittifak ve karşı ittifakların, girift ilişkilerin bölge ülkeleri ve öteden beri bölgede egemenliklerini, nüfuz alanlarını pekiştirme, genişletme çabasındaki küresel güçler üzeri...