Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Devlet, millet, siyaset

Resim
Güncel siyasi mevzular üzerine konuşurken, düşünürken ve tabii yazarken, hafızamızı canlı tutmamız iyi, gerekli ve önemli bir şey. Siyasi mevzular dışında da hafızamız canlı olsun elbette, itirazım yok. Ama Türkiye’de siyasetin neredeyse yegane “altın” kuralı “Dün dündür bugün bugündür” ilkesizliği olduğu için hatırlamak daha da ciddiyet gerektiren bir meziyet oluyor ister istemez. Beraberinde, siyasetçilerin büyük çoğunluğunun öteden beri sergiledikleri fırıldaklık performanslarını akılda tutmak da cidden özel bir çaba gerektiriyor. Peki bu neden gerekli diye sorulabilir tabii. Öyle ya, kafamız akşam eve ekmek götürmek, çocukların masrafı, kira, faturalar, iş-güç veya işsizlik, açlık, yoksulluk gibi maişet sorunlarıyla ziyadesiyle dolu, meşgul ve dertli iken ne diye siyasi mevzular üzerine hafızamızı canlı tutmak diye bir gayretimiz olsun? Çünkü seçim var ve gün sayacak kadar yakın bir tarihte ülkemizin geleceğiyle ilgili önemli bir tercihte bulunacağız. Ayrıca, “Siyasette duruşumuzun

En tarihi, en kritik, en hayati, en önemli seçim

Resim
Madem yazar-çizer ve dahi yorumcusun, memleket seçim sath-ı mahalline girmişken bu konu dışında düşünmek ve yazmak seçeneğin yok. Hayatın başka boyutlarını, “öteki” gündemlerini askıya alacaksın. Değil midir ki bu seçim en tarihi, en hayati, en kritik seçimdir, başka gündemlerin lafı bile edilmez. “Geldik gidiyoruz, memleketin bütün seçimleri için tarihi, hayati, kritik filan deniyordu” diyerek kafa da karıştırmayacaksın. Hazır toplum seçim vesilesiyle kamplaşma, kutuplaşma, acayip slogan ve söylemler eşliğinde “milli mücadele” tadında bir hava içerisine girmişken sen de seçeceksin tarafını ve öbür tarafa ateş edeceksin, pardon, yazı yazacaksın... Taraflardan birinde yerini sağlamlaştırdıysan, yazılarının yorum, analiz, düşünce filan değeri olması da şart değil. Yapabiliyorsan okuyanı heyecanlandıracak, alevlendirecek, gaza getirecek sloganlar bulacaksın; bulamıyorsan, hiç değilse, “Kahrolsun istibdat! Yaşasın hürriyet!” sloganları atarsın. Biraz nostalji yapmak istersen, “Kahrolsun fa

"Bu da mı kader değil?!"

Resim
Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın görevinden istifa ettiğini duyuran haberi gördüğümde, “Nihayet yani!” diye söylendim. Saray hükümetinde hâlâ “tık” yok ama nihayet 6 Şubat depreminin yerle bir ettiği Hatay’ın valisi Rahmi Doğan “Bu kadar pişkinlik yeter” deyip istifa etmiş, diye düşündüm. Ondan önce Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar istifa ettiğinde de aynı şeyleri düşünmüştüm. İyi niyetli olmak böyle bir şey. Oysa pek sayın Adıyaman valisi Mahmut Çuhadar sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifa etmiş. AKP’den vekillik başvurusunda bulunursa kimse şaşırmaz herhalde. Hatırlıyoruz, Çuhadar beyefendi, “Devlet nerede” diye soran depremzedelere gülerek karşılık veren garip tavırlarıyla gündem olmuştu. Diğer pek sayın Hatay valisi Rahmi Doğan ise, direkt AKP’den milletvekili aday adayı olmak için istifa etmiş. İstifasını duyurduğu Twitter paylaşımında görev yaptığı süre boyunca “güzel işler” yaptığını ve mesleğini “layıkıyla” yürüttüğünü belirtmiş. Sivas’tan aday oluyormuş, vekil olursa Hatay’ın

Kızılay... Amedspor... Aslı Baykal kafası...

Resim
 Adı, “hayır”, “iyilik”, “sağlık”, “yardım” kavramlarıyla birlikte anılan, dolayısıyla “siyasetler üstü” olduğunu sandığımız, varsaydığımız, son yıllardaki hemen her depremde zor durumdaki yurttaşların imdadına yetişmesiyle değil skandallarla gündeme gelen yine ve yeniden eleştirilerin odağındaki Kızılay’da “tık” yok. Önceleri eleştirilere ve birbirinden ciddi iddialara âdet yerini bulsun kabilinden yuvarlak laflarla cevap yetiştiren Kızılay Başkanı Kerem Kınık, muhtemelen, “Biraz zaman geçsin unutulur gider nasıl olsa” diye düşünüyordur. Çok da haksız sayılmaz. Elazığ depremi günlerinde vergi kaçakçılığına aracılık ettiği ortaya çıkmış, istifaya davet edilmiş ve neticede hayat “olağan” seyrinde devam etmeye başlayınca, olanlar unutulmuştu... Fakat bu kez unutulmayacak. Unutulmasın. Unutturmayalım. Ülkedeki sözcüğün en gerçek manasında yaşanan çürümenin simge kurumlarından biri haline gelen Kızılay’ı da, yaklaşık 50 bin insanımızı kaybettiğimiz deprem felaketinde sorumluluklarının gere

Kızılay ya da çürüme

Resim
 Öncesi de var elbette ama çok da geçmişe gitmeden yakın zamanda, hatırlarsınız, Kızılay Elazığ depreminde de tartışmalara konu olmuş, başkanı Kerem Kınık naçizane ben de dahil birçok yurttaş tarafından istifaya davet edilmişti. 24 Ocak 2020 günü saat 20:55’te 6,5 şiddetinde meydana gelen Elazığ-Sivrice merkezli deprem sadece bölgedeki birçok il ve ilçede değil Irak, İran, İsrail ve Suriye’de de hissedilmişti. 41 vatandaşın hayatını kaybettiği, çok sayıda binanın enkaza döndüğü deprem, doğal olarak, yurt çapında endişe ve üzüntüye neden olmuştu. İnsanların deprem haberini alır almaz yakınlarından haber almaya çalıştığı o saatlerde cep telefonlarına “Kızılay’a bağış yap” mesajları düşmüş, aynı mesajlar sosyal medyadan da yayınlanmıştı. Hemen ardından “yandaş” tivit hesapları Kızılay’a 10 Türk Lirası bağış yaptıklarını belgeleyen paylaşımlar yapmaya başlamıştı. Deprem bölgesinde yakınlarından haber almaya çalışan benim gibi birçok kişi bu mesaj ve paylaşımları görünce bildik medya diliyl