Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Reformist mi, demokrat mı, yobaz mı?

Resim
 Her türlü yobazlıktan, bağnazlıktan uzak durun, demokrat olmak iyidir... Bazı vesilelerle aldığım tepkilerden biliyorum; okur profilim çeşitli ve bundan gayet memnunum. Memnun olmadığım bir şey varsa o da okumadan, düşünmeden, sormadan, sorgulamadan kafasındaki hazır önyargılardan hareketle bir yazar veya bir görüş sahibinden nefret etmek olabilir. “Sevmemek” veya “beğenmemek” demiyorum dikkat edilirse; bu, herkesin kendi tercihidir, takdiridir, kim ne diyebilir ki. Ama “nefret” başka bir şey. Küfür, hakaret, tehdit türü “tepkilerin” temelinde, terbiye edilmesi gereken bu düşmanca duygu ve ruh hali var.   Okur ve takipçilerim arasında genel ortalama içerisinde azımsanmayacak sayıda kendisini Kemalist veya Atatürkçü olarak niteleyenler de var. Bu nitelikte okur ve takipçiler gözlemleyebildiğim kadarıyla iki ana gruba ayrılıyor.   Birinci grupta, “Atatürk’ün de hataları olmuş, sizin yazılarınızdan, kitaplarınızdan çok şey öğrendim” diyenler var. Devamla “Ama yine de Atatürk’ü çok severi

Aqlê sivik barê girane

Resim
 Kürtçede bir laf vardır, “Aklı hafif/gevşek olanın yükü ağırdır” manasında. Bazı tiplerin gerçeğini ortaya koyan bir sözdür. Biliyorsunuzdur sanırım; takip ettiği gazetecilere, yazarlara küfretmeyi, hakaret etmeyi, laf sokmayı gündelik meşgalesi haline getirmiş bir “okur” tipolojisi var. “Okur” sözün gelişi tabii, yoksa bu türler genellikle okumaktan hazzetmiyor. Eleştiri, polemik, tartışma, hatta üslubuyla adabıyla protesto, laf sokma tamam, ama küfür, hakaret, hızını alamayınca tehdit, tabii ki normal ve kabul edilebilir bir şey değil. Beğenmiyorsan okumazsın; kazara okuduysan ve beğenmediysen, içinde “ukde” kalsın da istemiyorsan, eleştirirsin, adabınla varsa bir fikrin, söylersin, savunursun. Küfür, hakaret, tehdit nedir yani? Daha da tuhaf ve psikolojik bakımdan enteresan olanı, hem beğenmiyor (beğenmek ne kelime, en hafifinden “hain” görüyor, “töröriz” olduğuna inanıyor) ama hem de yazılarını, konuşmalarını, sosyal medya paylaşımlarını filan yakından takip ediyor. Tabii ki hemen

"Kürtler her şey oluyor"

Resim
 Kürt seçmen de bağrına taş bassın, alışkınlar zaten, köprüyü geçtikten sonra bakarlar duruma artık. Geçen pazartesi günü (5 Eylül 2022) CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in katıldığı canlı TV programında bir soru üzerine söyledikleri, 6’lı masa isimli muhalefet blokunda küçük çaplı ama büyümeye aday görünen bir krize neden oldu. Tekin, “İktidar olursanız HDP’ye bakanlık verecek misiniz?” sorusuna, “Elbette, her partiye verilebilir” şeklinde cevap vermişti… Tekin öne çıkarılan o sözlerinin öncesinde şunları da söylemişti: “HDP'li başkana elimizi kaldırıyor muyuz? Buna genel başkanlar dahil. ‘Sayın başkanım söz hakkı istiyorum.’ Şimdi bunu hak sayacaksınız ama bu ülkeyi yönetmek için bu kabul olmaz... O zaman seçime sokmayın kardeşim. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman milli irade nerede kaldı? Bu seçmen yarın nasıl oy verecek kendi partisine. Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir.” Ama tabii “manşet” olması gereken HDP’nin parlamentonun üçüncü büyük partisi olara

Cenazeye saygı ya da "Ama o terörist!"

Resim
 Vahşet, faili kim olursa olsun vahşettir, işkence işkencedir, alçaklık alçaklıktır ve suç da suç. Herhalde vicdanı kararmamış herkesin o fotoğrafı görünce içi yanmıştır. Geçtiğimiz 29 Ağustos günü Mezopotamya Haber Ajansı’nın paylaştığı o fotoğrafta, başında takkesiyle yaşlıca bir yurttaş kucağında beyaz bir torba tutuyordu. Torbanın içerisine ise bir kutunun konulmuş olduğu anlaşılıyordu. Hazin olan, fotoğrafın hikâyesi idi. Fotoğraftaki kişi Ali Rıza Arslan’dı ve kucağında taşıdığı kutuda oğlu Hakan Arslan’ın kemikleri vardı… 28 yaşındaki Hakan Arslan 22 Ocak 2016 günü Diyarbakır Sur’daki sokak çatışmalarında hayatını kaybetmiş ve orada gömülmüştü. Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Çavuşköy’de oturan Arslan ailesi, çocuklarının cenazesi için defalarca Diyarbakır’a gelmiş, ilgili devlet kurumlarına, başsavcılığa başvurularda bulunmuştu. Aile ve avukatlarının uğraşları nihayet sonuç vermiş ve 7 yıl Sur’da gömülü kalan, 10 ay DNA ve kimlik tespiti için İstanbul Adli Tıp’ta bekletilen

Şemdinli, Umut Kitapevi vakası

Resim
 Kolay mı Yeni Türkiye olduk sanıyorsunuz? Daha neler! Türkiye işte; olmadık tuhaflıklar ülkesi… Hiç değilse bunca can yakan acı deneyimin ardından, Cumhuriyetin yüzüncü yaşına merdiven dayamışken, varlığını inkar, kriz, kaos, savaş, çatışma ve çözümsüzlüğe bağlamış ırkçı, demokrasi karşıtı statükocu çevreler dışında artık öğrenmiş, hatta ezberlemiş olmalıyız: Türkiye’nin sahici, işleyen bir demokrasi inşa edebilmesi, Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümüyle doğrudan orantılıdır. Çatışma, kriz, ölüm ve bir bütün olarak acı üreten bir sorunla birlikte demokrasi olabilmek, ancak bir yere kadar ve bu kadar olabiliyor. Dahası, sorunun çözümünden uzak durulması, ülkenin ekonomik kaynaklarını tüketiyor, ırkçı, milliyetçi anlayışların palazlandığı bir siyasi ve psikolojik ortamı besliyor, dolayısıyla bolca nutuklara konu olan “birlik ve beraberliğimizi” içten içe çürüten bir sonuca yol açıyor… Bir siyasi ders ve deneyim konusu olarak incelendiğinde çok açık görülecektir; AKP’nin iktidar

"Yeni Türkiye" derken?

Resim
 Yenilik ve değişime dair bir iddianız varsa, bunu eskiyi ve statükoyu temsil edenlere teslim olarak gerçekleştiremez, başaramazsınız. Geçtiğimiz günlerde AKP 21. kuruluş yıldönümünü kutladı. Bu 21 yılın 20’sinde iktidardaydılar, bir erken veya “baskın” seçim söz konusu olmazsa 2023 Haziran seçimlerine kadar da iktidarda olacaklar. Ancak gidişat, anketlere, kamuoyu yoklamalarına göre 2023’te iktidardan düşecekleri yönünde. Adını bir türlü dosdoğru telaffuz edemedikleri ekonomik kriz ve hayat pahalılığı, 20 yılın ardından yaşadıkları bu “bu sefer gidiyorlar galiba” durumunun başlıca sebebi. Ne var ki her şey iyi gidiyorken ekonomi bozuldu gibi bir durum da yok. Genel olarak ülkeyi kötü idare ediyorlar. Ekonomi, bu kötü idareciliğin boyutlarından sadece biri; ancak gündelik hayatımıza doğrudan yansıyan sonuçları olduğu için daha etkili. Bazen çeşitli vesilelerle sohbetlere de konu oluyor, hatırlıyoruz; AKP’li yılların ilk dönemleri, yine sorunlar vardı ama insanlarda umut da vardı, bir “