Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dersim'de hakim kanaat: Gülistan Doku...

Resim
 Dersim şehir merkezini (Mamekî) bilen bilir, bilmeyene de ben söylemiş olayım kısaca; inatçı meşe ormanlarıyla bezeli dağlar arasında, ortasından Munzur Irmağı’nın geçtiği, kendi halinde, her mevsim güzel bir şehirdir. Elazığ’a gelmişken memlekete uğrayıp nefes almamak olmazdı. Ve ben aslında bu yazımda size Dersim’in kış hallerini yazmak istiyordum. Ama 21 yaşında genç bir öğrenci, Gülistan Doku, 5 Ocak gününden beri “kayıp” … “Kendi halinde” dememe bakmayın, dağlarından, “farklı” etnik ve inançsal değerlerinden, her daim “muhalif” duruşundan sebep, oldum olası “olağan şüpheli” bir şehirdir Dersim ve Dersimliler. Bu yüzden “gözaltındadır” hep… Laf olsun diye demiyorum bunu. Şehri çevreleyen yüksek dağlara, tepelere gözünüz kaydığında görürsünüz; şehrin bütün yüksek tepelerinde karakollar vardır. Şehre girişte çıkışta “kontrol” noktaları vardır, ilçe yolları üzerinde de. Şehir içinde de aklınıza gelen gelmeyen her yer mobese kameraları ile donatılmıştır. “Olağan şüpheli” bir kentte ya

Bak Sevan efendi...

Resim
 Hayatımda hiç görmedim. Şahsen tanışıklığım yok. Bir zamanlar benim de yazdığım Taraf gazetesindeki köşesini izlerdim; gıyaben hakkında “akıllı bir adama benziyor” derdim. Kamuoyuna yansıyan insanların dinine imanına savaş açan tutumu, ayrıldığı eşinin başına b.k dökmesi gibi haberlerle hatırlıyorum bir de. Şirince’de kaçak inşaat yapmaktan gayet “ayrıcalıklı” bir mahkum iken açık cezaevinden firar etme “hakkını” kullandı. Yunanistan’a iltica etmiş bildiğim kadar. Sevan Nişanyan’ın bir kez daha “gündem” olması, malum, 24 Ocak’ta Elazığ’da meydana gelen depremin ardından attığı ırkçı tweetlerle oldu. Gözlerime inanamadım; birçok kişi gibi ben de ilkin fake bir hesap olduğunu ya da adamın hesabının hacklendiğini filan düşündüm safça. Hayır; “real” Sevan Nişanyan idi…  Dürüst olmak gerekirse, o ırkçı paylaşımları faşist, ırkçı görüşleriyle bilinen birileri yazmış olsa, bu kadar zoruma gitmezdi, muhtemelen üzerinde bile durmazdım. Ama Ermeni bir yazar, bir tarihçi, bir dilbilimci, “entele