Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

'Bu felaketi de atlattık işte' diyebilecek misiniz?

Resim
 AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in, depremle ilgili Saray Hükümeti’ne yönelik eleştiriler hakkında “Bunları not ediyoruz” şeklindeki sözleri, tepkiyle karşılanmıştı. Çelik bunu deprem bölgesine giden muhalefet partileri ve belediyelerini kast ederek sarf etmişti ve sözleri tam olarak şöyleydi: “Her ne kadar siyaset yapılmasın diyerekten o bölgeye gidenler neredeyse miting yaparcasına benzer kalıpta sözlerle bir şekilde, bir yıkım siyaseti gerçekleştirseler de bunların hepsine cevap vereceğimiz bir zaman var. Bunları not ediyoruz.” (17 Şubat 2023) Çelik’ten önce Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da, devletin deprem bölgelerine müdahalede geç kaldığına yönelik eleştiriler için, “çirkef” ve “şerefsiz” demiş ve “makamın sorumluluğu olmasa daha farklı konuşurum” diye de eklemişti. (16 Şubat 2023) Aynı günlerde Cumhur İttifakı’nın resmi, iktidarın fiili koalisyon ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, memleketi Osmaniye dahil deprem bölgelerine gitmemesini eleştirenlere, “Kanı bozuk

Felaketin siyasi ayağı

Resim
Kendimize ve birbirimize ne kadar yinelersek, hatırlatırsak azdır: Türkiye bir deprem ülkesi ve deprem değil, çürük binalar, denetimsizlik, üçkâğıtçılık, sahtekârlık, sorumsuzluk öldürür... Yani depreme önceden “hazır” ve “hazırlıklı” olmamız gerekli. Bunun için oturduğunuz binaların müteahhitleri malzemeden “çalmamış” olmalı... Denetlemekle yükümlü kurumlar “rüşvet”le satın alınmamış olmalı veya denetlediği binanın müteahhidi olmamalı (Evet, bunu da gördük!)... Yerel ve merkezi iktidar bir deprem ülkesi olmamızdan hareketle yapılaşma konusunu buna göre planlamış olmalı... Kentsel dönüşüm zarureti bir “yandaş kalkındırma projesi” olarak ele alınmamış olmalı... Depremle doğrudan ilgili bakanlık ve diğer kamu kurumları, muhtemel riskli bölgelerle ilgili hazırlık değerlendirmeleri, kriz yönetimi planlamaları yapmış olmalı... İlgili sivil toplum kuruluşları ile koordinasyon halinde yurttaşların bilinçlendirilmesi, duyarlı kılınması başlıbaşına ve sürekli bir çalışma konusu olarak görülmeli

Her deprem olduğunda...

Resim
Her deprem olduğunda bir kez daha hatırlıyoruz: Türkiye bir deprem ülkesi. Anadolu’dan geçen koyu renkli fay hatlarını gösteren haritalar bu gerçeği kimsenin görmezden gelemeyeceğini söylüyor. Her deprem olduğunda hatırlıyoruz: Bazı aklıevvel ayrıksı tiplerin böyle zamanlarda ortaya attıkları saçmalıkların aksine, deprem ne “ilahi adalet”, ne “kader” ve ne de bir başka bilinmez olay; yerküredeki sismik dalgaların oluşturduğu ani enerji salınımından kaynaklanan yer kabuğundaki sarsıntılar... Her deprem olduğunda hatırlıyoruz: Depremi tarihiyle, saatiyle öngörmek mümkün değil ama yer bilimciler, yer küredeki fay hatlarını da, depremin hangi fay hatları üzerinde enerji biriktirdiğini ve potansiyel sarsıntı riski taşıdığını da tespit edebiliyor, uyarılarda bulunuyorlar. Mesela AFAD, elindeki verilerin analizinden hareketle 2020 yılında K. Maraş’ı “pilot il” olarak belirlemiş, “Risk Azaltma Planları” (İRAP) yapmış. Ne var ki “riskli” bölge olduğu bilinen Maraş’ta olası bir depremin yıkıcı e

"Ma ne olmuş? Spor da yapmayax?"

Resim
Albert Camus sever misiniz? Çok sevdiğim yazarlardandır ve bu da onun sözüdür: “İnsanı savunuyorum. Çünkü düştüğünü gördüm.” Bana, “İyi, hoş, güzel yazıyorsun da uzun yazıyorsun yaw” diyen Kaptan da “Gerisini getireceksin değil mi şu sigara hikâyesinin?” diye hatırlattığına göre, ister istemez seçime endeksli siyasi mevzuların öne çıktığı egemen gündeme rağmen başladığı sözü bitirmemek olmazdı tabii. Bu arada aynı günlerde sigarayı bıraktığımız için birbirimizi “ortak” ilan ettiğimiz hukukçu arkadaşım da aynı beklenti içinde. Kendisi hukukçu olmanın yanında –belki de önünde– aynı zamanda bir “film okuma uzmanı.” Film analizleri konusunda her zaman anlaştığımız söylenemez gerçi; ama mühim olan sigarayı terk etme konusunda aynı kararlılığı paylaşıyor olmamız. (Bu film okuma konusunu anlatırım belki sonra. Şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.) Neyse. Okurda “Memleketin gündemi ne sen ne anlatıyorsun?” isyanına sebep olmadan hızla hikâyenin sonunu merak edenler için kaldığım yerden devam e

Çok geç kaldık, çok...

Resim
Duymayan, bilmeyen, görmeyen kalmadı değil mi? Hrant Dink cinayeti bir devlet cinayetidir. Bazı günler, tarihler veya olaylar vardır ki mıh gibi çakılı kalır hafızanızda. 19 Ocak, öylesi günlerden biri. 19 Ocak 2007, öylesi tarihlerden biri. O gün Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesi, öylesi “olaylardan” biri... O gün Ferhat Tunç’un ofisinde muhtemelen memleket meseleleri, memleketin gidişatı ve belki de o sene yapılacak seçimler üzerine konuşuyorduk. İnsan hafızası ilginç: O güne dair her detayı hatırlıyorum da o uğursuz haberi nereden, nasıl duyduk, onu hatırlamıyorum. Ferhat dedi, “Hrant Dink’i vurmuşlar!” Nicedir ölüm tehditleri alıyordu. Nicedir hedef gösteriliyordu. Nicedir “Türklüğü aşağılamak” suçlamalarıyla hakkında peş peşe davalar açılıyordu. Nicedir, “Türklüğü aşağılamak” iddiasıyla yargılanıyor olmaktan utanç duyduğunu söylüyordu. Nicedir sesini duymuyordu kimseler. Nicedir... Söylemeye dilim varmıyor ama yargılandığı mahkeme salonlarında, açık aç

"Ne güzel sigara içiyorsun"

Resim
“Sigarasız da olmuyor” diyenler, maalesef kendilerini aldatıyor. Kendimden biliyorum. Nerede kalmıştık? Quto’nun (Bu arada “Quto” kısa boylu anlamında kullanılan bir sözcük, Kurmanci) gayet ajitatif konuşmasının ardından “tepeden” iletilen 1 ay süreyle sigara bırakma kararını kitleye mal edeceğimiz toplantıdan bahsediyordum. Diyarbakır E Tipi Hapishanesi’ndeyiz, 150 kişinin kaldığı 35. Koğuştan 26. Koğuşa gelmişim. Tam 170 kişiyiz koğuşta. Her taraf insan kaynıyor. Koğuş ahalisinin büyük kısmı, köylü yurttaşlar, yardım-yataklık, milislik gibi suçlamalarla yargılanıyorlar. Quto sözlerini bitirir bitirmez bütün eller havaya kalktı. En önde ve uzun kolunu bayrak gibi havaya kaldırarak canla başla söz isteyen Cüncü’yü görmezden gelmek imkansızdı. Cüncü, uzun boylu, esmer, gür saçlı, hafif şaşı gözlü, yapılı bir arkadaştı. Omuzları hep geriye çekik, dolayısıyla göğsü ileride olduğu için doğal bir “kabadayı” edası vardı. Davudi ses tonu da bu edasını tamamlayan bir özelliğiydi. Quto biraz te

Hadi ya? Sen mi? Gerçekten?

Resim
Sigarayı bıraktım! Biraz idare edeceksiniz beni, mecbur. Yeni başlangıçlar için asla geç değildir. Malum, içenler için, özellikle de “tiryaki” olanlar için sigara, gündelik hayatın adeta “olmazsa olmaz” bir parçası. Sevinçli bir haber alırsın, keyiften sigara yakarsın; üzücü bir haber alırsın, dertten sigara yakarsın; yemekten önce, yemekten sonra, yatmadan önce, uykun kaçınca, meyhane sofrasında, arkadaşlarla sohbet ederken, yalnızken, okurken, yazarken... Böyle uzayıp gider liste. Tiryaki olan için hayat ve insan hallerinin neredeyse herhangi bir “istisnası” yok; her halükarda sigara yakılır, tüttürülür... Kuşkusu olan var mıdır? Çok açık ki bu bir “bağımlılık” hali. “Tiryakilik” dediğimiz başka bir anlama gelmiyor yani. “Bağımlı” değil de “tiryaki” deyince mevzunun iradeye dair ifade ettiği can sıkıcı anlam (=zayıflık) ortadan kalkmış olmuyor. Uyuşturucu, madde bağımlılığı gibi bağımlılık türleriyle ilgili ahkam kesecek bir bilgim veya deneyimim yok; ama bilenler, sigara, tütün bağı

Çoğalıp gitti aradaki yıllar...

Resim
 Geçmiş ve gelecek arasındaki sırat köprüsünde yürürken, düşlerimiz olsun beraberimizde, şiirlerimiz olsun, hayallerimiz, umutlarımız, aşklarımız ... Hayattır, sürprizleri var. “Sürpriz” dediğin hep kötü sürpriz olacak değil ya; illegal hayatların tedirgin zamanlarından kalma bir alışkanlığıdır olsa olsa bu. Sürpriz zaten olumlu anlamları olan bir sözcük değil miydi? Aynı zamanlardan kalma önyargılar yüklemişiz demek... Oysa yoklayın hafızanızı, madem bir yılı geride bıraktık ve bir yeni yıl var önümüzde yaşanacak; iz bırakmış güzel sürprizler olmalıdır hayatınızda. Yeni başlangıçlar biraz iyi, temiz kalpli olmak gerektirir sanki. Hayatınızdaki iyilikleri düşünün, hatırlayın ya da... Olmadık bir yer ve zamanda, uzak geçmişlerden bir yoldaşın çıkmıştır karşına mesela; gözlerine inanamazsın... Nereden bileceksin? Ne düşündüğündür, aklından geçendir ne de beklediğin. Hayatın bir başka ve belki en uç boyutundasın. Aklını meşgul eden çok şey var ama hepsi de orada bir parçası olduğun çırılç

Neden olmasın? Hem "yeni Türkiye" hem "ileri demokrasi"

Resim
 Ülkenin demokrasi, barış, adalet, yüzleşme ve özgürlük başlıkları altında bir “eski-yeni” ayrımı yapmak müşkül bir iş görünüyor. Kişisel tarihim ile de paralellik arz edince “20 yıl oldu, ne oldu?” sorusunun cevabı, kabul, biraz karmaşık bir hal aldı. Şu da var ki benimle ilgili kısmı bir yana, söz konusu olan süre doğrusu hiç de az değil; AKP, “tek parti” döneminden bu yana en uzun süre iktidarda kalan bir parti. Mevzu sadece sürenin uzunluğu da değil; “icraatları” itibarıyla da “tek parti” dönemiyle kıyaslanabilir, zaten kıyaslayanlar da oluyor. “Yeni Türkiye” lafının temelinde bu var; son 20 yılda “yeni bir Türkiye inşa edildi” demek isteniyor. Türk Tipi Başkanlık Sistemine geçildi mesela; ülkenin Cumhuriyet öncesine değin uzanan 150 yıllık parlamenter sistem deneyimi göz önüne alınacak olursa bu “değişim” veya “yeniliği” hafife almak mümkün değil. Önemli denilebilecek “değişimlerin” çoğu da buna bağlı düzenlemelerdi zaten; Cumhurbaşkanına tanınan olağanüstü yetkiler, kanun hükmünd

Gayet mutabıkız aslında, ama...

Resim
Meseleye sığ bakanlarla, şu eksik bu fazla minvalinde bir tartışma yürütmek, hadi imkansız demeyeyim ama çok zor. 6’lı Masa kamuoyuna biraz seçim beyannamesi biraz da olası hükümet programı niteliğinde bir ortak metin deklare etti. Doğal olarak siyasi gündem yorum ve analizleri yapanların gündemi, “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” adlı bu deklarasyon oldu. Nedense söz konusu metni okumadan önce yapabildiğimce konuyla ilgili yapılan yorumları okumaya çalıştım. Sürpriz yok; yandaş medya cenahının konuyu nasıl ele alacağına dair çerçeveyi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan çizdi ve 1 Şubat günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Açıkladıkları metinde herkese selam veriyorlar. HDP'ye selam veriyorlar. Kamudan uzaklaştırılan FETÖ'cülere ve PKK'lılara selam veriyorlar. Kendilerine rakip istemeyen, ülkemizin güçlenmesini istemeyen Batı'ya selam gönderiyorlar.” Dolayısıyla o cenahtan konuyla ilgili yapılan haber ve yorumlar, “HDP, PKK ve Fetö