Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tezkere tamam ama aklımızda olsun...

Resim
Türk Silahlı Kuvvetlerini “gerektiği taktirde” sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere Irak ve Suriye’ye yollamak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iki yıl süreyle yetki veren tezkere, TBMM’de AKP, MHP ve İyi Parti oylarıyla kabul edildi. Tezkerede, “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” şeklinde bir madde de var ve bunun ne tür bir “ihtiyaca binaen” tezkereye ilave edildiği, doğal olarak merak uyandırdı. Önümüzdeki günlerde kokusu çıkar, anlarız herhalde… Önceki tezkerelere “Aman AKP’ye koz vermeyelim, yerli-millî oluşumuza halel gelmesin” hassasiyetiyle (!) destek veren CHP, bu kez tabanından gelen baskıyı dikkate alarak “hayır” oyu kullandı.  Söz konusu yetkinin iki yıllık bir süreci, yani eğer zamanında yapılırsa 2023 seçimlerini de kapsaması, öyle görünüyor ki, CHP’nin bu kez farklı tutum almasında etkili oldu. Seçmen nezdinde yakaladıkları yükselen grafikle tezat oluşturan bir duruma düşmediler ve olası “savaş” senaryolarının gerçekleşmesi halinde “Bi

‘Ku mirov ji ber xwe ve fedî neke yê her gûyî bixwe’

Resim
Başlıktaki Kürtçe atasözü bu tür durumları anlatan bir söz. Tercümesi, “Kendinden (yaptığından) utanmayan insan her haltı yer.” Dokuz yıl önce bu zamanlar bir grup gazeteci ve STK temsilcisiyle birlikte Berlin Üniversitesi’nin davetiyle “Geçmişin Ağır Mirasıyla Yüzleşme” konulu bir geziye katılmıştım. Duvarın yıkılmasının ardından birleşmiş Almanya’nın başkenti olan Berlin’de, devlet ve toplum olarak Almanya’nın Yahudi soykırımı geçmişiyle nasıl yüzleştiğini sergileyen anıtlarını, müzelerini, pratiklerini görmüş, dinlemiştik.  Bu vesileyle bir kez daha kavramış olduğum gerçek, bir ülkenin sahici ve işleyen bir demokrasi inşa edebilmesinin ancak geçmişiyle yüzleşmekle mümkün olabileceği idi.  Nazi geçmişini “yok” sayan, Yahudi soykırımını örneğin “unutalım gitsin, geçmişte kaldı” şeklinde karşılayan bir Almanya günümüzdeki Almanya olabilir miydi? Almanya veya Avrupa ya da “Batı” sevdalısı biri değilim, tepki vermeye hazır “yerli-milî” havasındaki okur kusura bakmasın.  Meseleye bakış aç

'Seçime doğru' endişeleri...

Resim
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı açıklamalarına gönderme yaparak “siyasi cinayetler olabilir” şeklindeki açıklaması tartışmalara konu oldu. İktidar çevrelerinden “ortalığı karıştırmak, gerginlik yaratmak istiyor” türü tepkiler gelirken İçişleri Bakanı Soylu kendilerinde bu yönde bir “istihbarat” olmadığını söyledi.  Kılıçdaroğlu ile aynı kaygıyı paylaşan başka açıklamalar da oldu. Mesela Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da bu yönde bazı “dost” uyarıları aldığını söyledi. Mesela Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Kılıçdaroğlu’na hak veren bir açıklama yaptı ve siyasi suikastlar konusunda “somut şüpheler” bulunduğunu ve seçim sürecinde provokasyonlar olabileceğini dile getirdi.  Ve şaşırtıcı bir şey oldu; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kılıçdaroğlu’nun sözleri üzerine araştırma-soruşturma başlattı. Şaşırtıcı derken ortalıkta lafı edilen envai çeşit suç iddiası (Sedat Peker’in ortaya attığı iddialar mesel

HDP'nin tutumu ve 'köprüyü geçene kadar' siyaseti

Resim
 HDP’nin içerisine girdiğimiz ve kaçınılmaz olarak seçim endeksli sürece ilişkin açıkladığı “tutum belgesi”, asgari bir demokratik yapılanmanın çerçeve metni niteliğinde. Türkiye’nin mevcut demokrasi sorun ve açmazlarının demokraside ısrar ile çözülebileceği iddiasını ortaya koyan bir tutum aldı HDP. İddiası herkes için demokrasi olanın itiraz edebileceği kayda değer hiçbir “faulü” yok. Açıklanan deklarasyonda güncel “muhatap” tartışmalarına cevap da vardı: Kürt sorununda çözüm adresi parlamentodur, demokratik siyasettir. Herkesi kapsayan bir demokratik çözüm ve bunun için de silah, çatışma, şiddet değil diyalog ve müzakere… Bu tutum ve duruş, iktidar koalisyonu cenahında pek hoş karşılanmadı. Zira son yıllarda yürüttükleri HDP’yi PKK ile özdeşleştiren dayatma ve manipülasyonun boşa düşmesinden ve Kürt seçmenin başka alternatiflere (mümkünse AKP’ye) yönelmesi ihtimalinin hükmünü tümden yitirmesinden çekiniyorlar. Kendileri açısından haksız da sayılmazlar. Aslında iktidar koalisyonu Kür