Ana içeriğe atla

Dersim'de hakim kanaat: Gülistan Doku...

 Dersim şehir merkezini (Mamekî) bilen bilir, bilmeyene de ben söylemiş olayım kısaca; inatçı meşe ormanlarıyla bezeli dağlar arasında, ortasından Munzur Irmağı’nın geçtiği, kendi halinde, her mevsim güzel bir şehirdir. Elazığ’a gelmişken memlekete uğrayıp nefes almamak olmazdı. Ve ben aslında bu yazımda size Dersim’in kış hallerini yazmak istiyordum. Ama 21 yaşında genç bir öğrenci, Gülistan Doku, 5 Ocak gününden beri “kayıp” …

“Kendi halinde” dememe bakmayın, dağlarından, “farklı” etnik ve inançsal değerlerinden, her daim “muhalif” duruşundan sebep, oldum olası “olağan şüpheli” bir şehirdir Dersim ve Dersimliler. Bu yüzden “gözaltındadır” hep…

Laf olsun diye demiyorum bunu. Şehri çevreleyen yüksek dağlara, tepelere gözünüz kaydığında görürsünüz; şehrin bütün yüksek tepelerinde karakollar vardır. Şehre girişte çıkışta “kontrol” noktaları vardır, ilçe yolları üzerinde de. Şehir içinde de aklınıza gelen gelmeyen her yer mobese kameraları ile donatılmıştır. “Olağan şüpheli” bir kentte yaşıyor olmanızı attığınız her adımda size hatırlatan “yüksek” güvenlik önlemleri ile iç içesinizdir…

Gülistan Doku böyle bir kentte “kayboldu” işte…

Haberi ilk duyduğumda, tabii ki üzüldüm. Geçen yıl Munzur’da yitirdiğimiz Engin Eroğlu vakası aklıma gelmedi değil. Ama nedense iyi niyetli düşündüm; yarın öbür gün bulunur dedim… Bulunamadı…

Bu neresinden baksanız “tuhaf” kayıp vakasının ayrıntılarını medyaya yansıyan haberlerden izlemiş olmalısınız… Yine de kısaca özetleyeyim.

Gülistan, en son Zainal Abarokov isimli Rus uyruklu eski erkek arkadaşıyla görülmüş… Bu kişinin babası polis memuru… En son Valilik binası yakınlarında görülmüşler ve Gülistan oradan ayrılıp bir minibüse binmiş. Son olarak bulunan görüntüsü Sarısaltuk Viyadüğü’nde minibüsten indiğini gösteriyor. Sonrası yok. Son görüntüleri Sarısaltuk Köprüsü üzerinde olunca, orada Munzur üzerine kurulan Uzunçayır baraj gölüne düşmüş ya da atlamış olabileceği ihtimali üzerinde durulmuş. Arama çalışmaları orada yoğunlaştırılmış. Ama Gülistan’dan herhangi bir ize rastlanmamış… 

Gülistan’ın teyzesiyle görüştüm. Kendilerine yeni hiçbir bilgi verilmemiş, endişe içinde bekliyorlar.

Talihsiz Engin Eroğlu olayından sonra Dersim’de kurulan Munzur Arama Kurtarma Derneği’nden (MUDAK) arkadaşlarımla görüştüm. Su altındaki arama çalışmalarına ilgili emniyet ve jandarma birimleriyle birlikte onlar da katılmışlardı. Su altında Gülistan’a dair hiçbir ize rastlamadıklarını söylediler. Tahminleri, Gülistan’ın orada olmadığı yönünde. “Su altında olsaydı mutlaka bir iz bulurduk. Hiçbir ize rastlamadık” dediler.

Evi, Gülistan’ın “gözden kaybolduğu” yere yakın bir yerde olan bir arkadaşım, o gece kendisi balkondayken yol kenarında duran bir minibüsün yanında birkaç kişinin konuşmasına tanık olmuş. Konuşmalarında bir “ölüm” olayından bahsediyorlarmış. Bu kişilerin kim olduklarını ve Gülistan’la bir ilgileri olup olmadıklarını, doğal olarak, bilmiyor. Daha sonra Gülistan olayı duyulunca tanıklığını, soruşturmaya bir katkısı olabilir düşüncesiyle emniyet birimlerine aktarmış.

Emniyet güçlerinden bilgi almak mümkün değil. Soruşturmanın gizliliği açısından, bu, bir yere kadar anlaşılabilir bir tutum olabilir. Ama Gülistan’ın ailesi ve yakınlarının, Dersimlilerin ve kamuoyunun endişeli bekleyişini dikkate alarak soru işaretlerini giderecek bir açıklama yapma yükümlülükleri var…

Çünkü Dersim’de hâkim kanaat, maalesef, Gülistan’ın öldürüldüğü ve cesedinin gizlice gömüldüğü…

Valilik, emniyet, jandarma, “Arama çalışmaları devam ediyor” demenin ötesinde elde ettikleri bulguları kamuoyu ile paylaşmak durumunda. Gülistan’ın eski erkek arkadaşı ve polis babasının medyaya yansıyan ifadelerinde tutarsızlıklar olduğunu herhalde kendileri de tespit etmiş olmalıdırlar.

Gülistan Doku, 18 Şubat 2020 tarihi itibarıyla 45 gündür “kayıp”!

Bu olayın kayıtlara bir “kayıp” veya bir “faili meçhul” olarak geçmesine izin vermeyelim…

Gülistan Doku nerede?

18 Şubat 2020 

https://ahvalnews.com/tr/gulistan-doku/dersimde-hakim-kanaat-gulistan-doku-olduruldu-ve-gizlice-gomuldu 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Murat öldü Cafer"

“Murat çok hasta” diye haber vermişti Fatma. İki gün geçmeden, olsun, yine de gideyim hastaneye, belki bir mucize olur diye düşünürken, “Murat öldü Cafer” haberi geldi bu kez... Önce “Murat çok hasta, hastanede” haberini aldım. Nesi var ki? Kanser... “Ne kanseri?” bile diyemedim. Alacağım cevaptan korktum. En kötüsü olmasından.  En kötüsüymüş... Hangi hastanede? Geleyim, göreyim, moral olur, iyi gelir belki, ne bileyim. “Gelsen de göremezsin ki. Yoğun bakımda. Entübe edildi. Belki bir mucize olur diye bekliyoruz işte.” Bir mucize olur belki. Bir mucize olsa. Bir mucize olsun... Daha çok genç yahu! Ölecek değil ya!  Öldü... “Murat çok hasta” diye haber vermişti Fatma. İki gün geçmeden, olsun, yine de gideyim hastaneye, belki bir mucize olur diye düşünürken, “Murat öldü Cafer” haberi geldi bu kez... İnsan evladı tuhaf bir varlık. Telefon ekranındaki “Murat öldü Cafer” mesajına bir süre bakakaldım öylece. Nasıl olduysa, bir üzüntü emojisi ile yanıt vermeyi akıl edebildim. Bir şey...

İlla da İzmir...

 Hep siyasi gündemin iç karartıcı sorunlarına dair yazacak, konuşacak değiliz ya... Dedim ve İzmir’deki imza buluşmasını paylaşayım sizinle istedim. Buyurun: Geçtiğimiz 16 Aralık cumartesi günü İzmir’de imza günüm vardı, Yakın Kitabevinde. Ne zamandır İzmir’e gitmek için “bahane” lazımdı; bundan âlâ bahane mi olur :) Fakat bir şanssızlıktır tuttu yakamdan ve bir türlü bırakmadı. Bakın nasıl... İzmir’de aile çevremden insanların yanı sıra birçok da arkadaşım var. Bir arkadaşım da yeni eve taşındı ve bizim “Kaptan” Mithat ayda birkaç kez gidiyor İzmir’e ve dönüşte Erhan’ın yeni evinin manzarasını öve öve bitiremiyor. Kaptan zevk sahibi adamdır, beğeni ölçüleri vardır, estetik duygusu gelişkindir; Siirtlidir ama bizim gibi (“bizim” derken kendimi kastediyorum, yanlış anlaşılmasın) köylü de değildir yani. O övüyorsa demek ki harbiden güzel manzarası var evin. Velhasıl bu da bizim arkadaş grubu için imza etkinliğinin yanında bir başka “bahane” idi. (Belki de asıl “bahane.”) Yakın Kitabe...

'Kontrol'lü mü? 'Tiyatro' mu? 'Darbe' mi?

Belki biraz uzun bir yazı olacak, ama mevzu önemli ve doğru anlaşılması gerek... 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde bu alçakça girişimi kınayan birkaç tivit attım ve çok "ilginç" ve düşündürücü tepkiler aldım. Darbe girişiminin ilk saatlerinde ve izleyen günlerde de darbeye karşı demokrasiyi savunmanın "ilkesel" bir anlamı, değeri olduğuna dair görüşlerimi yazmış, paylaşmıştım. Darbeye karşı demokrasiyi savunmak, ideolojik, siyasi görüşlerimiz, tercihlerimiz ne olursa olsun, hepimiz için bir "ortak payda" anlamı taşır; en azından, naçizane, yıllardır nefesim, kalemim yettiğince böyle olması gerektiğini savunuyorum. "İyi darbe-kötü darbe"? Bunu önemsemem boşuna değil. Zira biliyorum ve biliyoruz ki, toplumda öteden beri "iyi darbe, kötü darbe" şeklinde bir kötü yaklaşım tarzı var. "Düşman" bellediğine "karşı" ise o "iyi" darbedir ve kendisine karşı ise, "kötü." Bu, sadece kötü değ...