Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Birisi DERSİM mi dedi?

 Bir coğrafyayı Türkleştirmek için katliamların yanı sıra bu tür zorlama inkar yollarına başvurmanın nesi ve neresi “feodalizmle mücadele”? Geçen 22 Ocak günü Dersim’de, Kamer Genç’in ölüm yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen anma törenine katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada Genç’in hemşehrilerine hitap ederken “Değerli Dersimliler” dedi. “Dersimliler” mi dedi o? Tabii hemen “devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü” ideolojisinin bu tür durumlara karşı sürekli aport halindeki aparatları harekete geçti. Bunlardan gazeteci kılıklı (İHA Ankara Haber Müdürü imiş?) biri, görünüşte ve sözde dahi olsa “gazeteci” olduğunu unutup Sayın Özel’i sosyal medya hesabından Sabiha Gökçen’in adını kullanarak tehdit etti: “Dersim değil Tunceli. Israr edersen bir Sabiha Gökçen çıkar, kafanıza vura vura öğretir.” Bu Onur Öymen özentisi terbiyesiz, edepsiz, provokatör zat için umarım Sayın Özel tehdit ve hakaret davası açar ve kimin kafasına ne şekilde vurmaktan bahsettiği ile il...

Göstere göstere, organize ve devlet gözetiminde...

 Siyasi cinayet ve kitle katliamlarının tamamında açık veya örtülü, doğrudan veya dolaylı devletin eli, kolu, bilgisi, onayı, görgüsü, gözetimi vardır Hatırlayın; göstere göstere işlenen bir cinayet idi Hrant Dink’in öldürülmesi… Hakkında peş peşe “Türklüğü aşağılamak” (ünlü 301. Madde) suçlamasıyla davalar açılıyordu. Mahkeme ve Agos önünde bilumum ırkçı, faşist ve “derin”, “karanlık”  çevrelerin namlı simaları gösteriler yapıyor, güvenlik güçleri gözetiminde Hrant’a tehditler yağdırıyorlardı… Mesela o dönem Ülkü Ocağı yöneticilerinden, sonradan Doğu Perinçek’in başdanışmanı Levent Temiz isimli şahıs şöyle diyordu; “Hrant Dink, bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir!” Egemen medya ve televizyon kanalları bu ırkçı tehdit ve hakaretleri izleyicilerine milli hisleri (!) galeyana getirecek bir edayla sunuyorlardı… Göstere göstere ve son derece “organize” bir cinayet idi Hrant’ın öldürülmesi… Savcılar, mahkemeler, medya ve “milli hisleri” köpürtülen ç...

Adalet, onurlu yaşamak hakkıdır

 Adalet sadece hukukçuların değil, insanlık ailesinin her ferdinin kendi şartları ve ihtiyaçlarına göre ulaşmak için çaba gösterdikleri bir ideal Adalet ve kuşkusuz bu kavramın içerdiği sorunlar, önceki yazımda da biraz değindim, ülkenin yeni yıla devreden sorunları arasında oldukça ağırlıklı bir yer tutuyor. Adalet deyince ilk akla gelen yargı ve bağlantılı meseleler (soruşturma, mahkeme, hapishane, denetimli serbestlik vb.) oluyor. Oysa adalet kavramı daha geniş bir anlama sahip. Aslında konu yargıyla sınırlı bir kapsamda ele alındığında da mesele önem ve ağırlığından bir şey kaybetmiyor. Şöyle bir düşünün: Ortalıkta kalan anayasa, kararları “yok hükmünde” muamelesi gören Anayasa Mahkemesi (AYM), bağımsız, tarafsız, “güvenilir” olma hüviyetini yitirmiş, siyasi iktidarın hassasiyetlerine endeksli iş gören adliye ve mahkemelerin durumu, ardı arkası kesilmeyen rüşvet iddiaları, liyakat ve “yandaşlık” problemleri… Yargı deyince hemen akla gelen bu sorunlar, sadece yargının değil, ülk...

Hala yaşıyor ve katlanıyorsak...

 Sağlık, huzur, mutluluk, barış tamam da şöyle bir yoklayın hafızanızı, yeni yıldan adalet dilemek çoğumuzun aklının ucundan dahi geçmezdi Her yeni yılda insanlar birbirlerine iyi dileklerde bulunurlar. Güzel bir gelenektir. Kötü bir yıl da geçirmiş olsanız, kişi olarak veya ülke olarak (mesela geçen yıl bir deprem felaketiyle gölgelenmişti yeni yıl umutları), neticede yeni bir yıldır ve umutlarınız, beklentileriniz, dilek ve temennileriniz vardır. Kuşkusuz; umutlu olmak, yeni bir yıla umutlarınızı canlandırarak başlamak, güzel, anlamlı bir gelenek olduğu kadar insanidir de. Ama işte yıl dediğimiz zamanı takvimlendirirken geliştirdiğimiz, kullandığımız bir zaman ölçüm birimi; gün, hafta, ay gibi… Zamanın kendi başına herhangi bir umut veya dileği, beklentiyi gerçekleştirme kudreti yok. Tabii ki biliriz bunu. O umut, dilek veya beklentileri gerçekleştirmenin ancak irade, kararlılık, netlik, istikrar, tutarlılık gerektiren bir çaba, uğraş ve mücadele sorunu olduğunu da bildiğimiz gib...