Bu koşullu cehalet tipolojisinin aksi versiyonu, hiçbir şey bilmediği ya da yarım yamalak bildiği halde her şeyi çok iyi bildiği inancını acayip bir pervasızlıkla yüksek sesle dillendirmekten geri durmayanlar oluyor. Okumaz, araştırmaz, ama bilirler Herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Ama bizim ülkemizde herkes her şeyi “bilir.” Bilse de bilmese de bilir; en azından öyle görünür. Bilmediğiniz adresi sorduğunuz bazı insanlar mesela, sırf “bilmiyorum hemşerim” dememek için sorunuza kırk tane yersiz soruyla karşılık verirler; “Bu mahallede mi? Hmm. Sağında solunda hangi dükkanlar varmış, biliyor musun?” Yahu bilmek zorunda değilsin, “bilmiyorum, yanlış yönlendirmeyeyim seni” dediğinde bir tarafın eksilmeyecek yani. Her şeyi bilmek, malum, medyatik yazar-yorumcu erbabının olmazsa olmaz önemde bir “meziyeti.” TV ekranlarındaki yorumculara bakın; depremse deprem, savaşsa savaş, Ortadoğu, Avrupa Birliği, ekonomik sorunlar, CHP’de neler oluyor, her konuda “uzman” edalarından ze...
Kişisel bloguma hoşgeldiniz.