Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biliyorum, biliyorsun, biliyorlar: Bilmek hallerimiz

 Bu koşullu cehalet tipolojisinin aksi versiyonu, hiçbir şey bilmediği ya da yarım yamalak bildiği halde her şeyi çok iyi bildiği inancını acayip bir pervasızlıkla yüksek sesle dillendirmekten geri durmayanlar oluyor. Okumaz, araştırmaz, ama bilirler Herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Ama bizim ülkemizde herkes her şeyi “bilir.” Bilse de bilmese de bilir; en azından öyle görünür. Bilmediğiniz adresi sorduğunuz bazı insanlar mesela, sırf “bilmiyorum hemşerim” dememek için sorunuza kırk tane yersiz soruyla karşılık verirler; “Bu mahallede mi? Hmm. Sağında solunda hangi dükkanlar varmış, biliyor musun?” Yahu bilmek zorunda değilsin, “bilmiyorum, yanlış yönlendirmeyeyim seni” dediğinde bir tarafın eksilmeyecek yani.  Her şeyi bilmek, malum, medyatik yazar-yorumcu erbabının olmazsa olmaz önemde bir “meziyeti.” TV ekranlarındaki yorumculara bakın; depremse deprem, savaşsa savaş, Ortadoğu, Avrupa Birliği, ekonomik sorunlar, CHP’de neler oluyor, her konuda “uzman” edalarından ze...

İlhan Sami Çomak: Ben iyiyim. Güçlü ve ayaktayım

 İlhan Sami Çomak’ın tahliyesini “erteleme” kararı veren kurul 30 yılda “ıslah” olmamış İlhan’ın üç ayda “ıslah” olabileceğini mi düşünüyor acaba? Beni iyi dinle, ey şimdi! Ben ki hey, tüm çiçeklerin umuruyum Nil’den geçerim. Çölden Arap’tan geçerim Fırat ve Dicle tutarsa beni – Kan, bilirsin, bir tadın da adı olur – Beni bir göz gibi beklemeye yaz Çünkü gitmek şiir yollar düzyazı Ve ben babamın bir kardeşi olurum Acıyı muska gibi gövdemde taşıyarak –İlhan Sami Çomak Okumuşsunuzdur haberi: 20 Ağustos günü, şair, yazar ve “kıdemli” mahpus İlhan Sami Çomak 30 yıllık cezasının infazını tamamlamış olarak hapishaneden çıkacakken, ailesi İlhan’ı almak için hapishanenin yolunu tutmuşken, medya jargonuyla bir “son dakika” gelişmesi oldu ve İlhan’ın tahliyesi cezaevinin İdare ve Gözlem Kurulunun “oy birliği” ile aldığı karar sonucu üç ay ertelendi.  Hapishanelerde, cezaevi müdürünün başkanlığında cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, öğretmen, infaz koruma baş memuru gibi hapishane i...

Yandaş, karşıt, muhalif, “gazeteci”

 Gazeteciyseniz, “taraf” olacağınız şey, “haber” olmalıdır; en yalın, gerçek ve objektif haliyle. Gazeteciyseniz, insanların derdinin davasının, sorunlarının, gündeminin takipçisi, tercümanı olacaksınız… Bazı iş ve meslekler, güç, iktidar odaklarının “yandaşı” olduklarında ciddiyet, saygınlık ve inandırıcılık adına değerleri yerle bir oluyor. Gazetecilik, habercilik böyle bir meslek. Çünkü gerçekleri, hakikatleri, doğruları esas alarak yapılması gereken bir iş. Dolayısıyla güç ve iktidar sahiplerine karşı objektif manada halk adına “denetleyici” olmakla yükümlü bir misyonu var. Tabii bu yükümlülük, esasen ahlaki bir yükümlülük. Bu nedenle gazetecilik için “dördüncü kuvvet” denirdi.  “Denirdi” diyorum, çünkü tekil örnekler bir yana, ülkemizde medyanın böylesi “bağımsız güç” rolü oynadığı bir dönemi hatırlamıyorum.  Uzun zamandır ise medyanın önemli bir kesimi gazeteciliğin “fıtratında” olan en temel gerekleri bile boşvermiş, doğrudan ve açıkça “yandaş” rolü oynuyor, iktida...

Trol, fesat, qeşmer veya beko avan

 Trol olunca, yani kişiliksiz, karaktersiz, “qaşmer” ya da “beko avan” olunca, sağcı, solcu, Türk, Kürt, Alevi, Sünni olmak gerçekte bir anlam ifade etmiyor; sadece bir “paravan” görevi görüyor bunlar. Oysa o paravanların arkasında olanca çirkinlikleriyle görünüyorlar; deve kuşu misali Sözlüklere baktım bu yazıyı kaleme alırken. Özellikle sosyal medyada kavramlaşan anlamı açısından “trol” için, insanların keyfini kaçıran, tartışma çıkarmaya çalışan, hakaret eden, insanları rahatsız eden deniyor. AA’nın “teyithattı”nda ek olarak, insanları kasıtlı olarak manipüle edem, tartışma, çatışma, düşmanlık çıkartan kişilere “trol” denildiği belirtiliyor. “Trol” dilimize sonradan girmiş, İngilizce kökenli bir sözcük. “Trol”ün ifade ettiği durumları Türkçede tek kelimeyle karşılayan bir sözcük yok bildiğim kadarıyla. “Trol”ün ifade ettiği özetlediğim durumlara en yakın sözcük, “fesat” olabilir. Ama o da “trol”ü tam anlamıyla karşılamıyor.  Çok da önemsememek lazım sanırım; yaşayan dilleri...

Watêya govend û pêşî peya*

 Sahi, “ideolojik halay” ne oluyor? Halay çekerek ne tür bir ideolojik propaganda yapmış oluyorlar? “Kürtlük” derseniz eğer, orada duralım. Ama Kürt olmak bir “ideolojik” tercih filan değil ki?… 12 Eylül hapishanelerinde siyasi mahpuslara yönelik uygulanan sistematik işkence, eziyet çeşitlerinden biri, günler ve gecelerce mehter marşı dinletmekti. Havalandırmalara kurulmuş olan hoparlörlerden bazen sesi sonuna kadar açılmış olarak mehter marşı çalıyorlardı.  İşkenceci subaylar bundan ne zevk alıyorlardı acaba? Mümkündür ki mehter marşları ile içleri “kıpır kıpır” oluyordu. Ecdatlarının yedi düvele yayılmış imparatorluk zamanlarının hasretiyle yanıp tutuşuyorlardı.  (Geçen ay Euro 2024 müsabakaları kapsamında A Milli Futbol Takımı Avusturya’yı mağlup edince Milli Savunma Akademisi Rektörü ve aynı zamanda tarihçi bir muhterem zat, huşu içinde “Viyana 341 yıl sonra düştü! Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehitlerimizin ruhu şad ols...