Bizi “iyileştirecek” olan unutmak değil hatırlamak, bağışlamak değil yüzleşmek bağlamında hesaplaşmak ve sözcüğün en geniş ve gerçek manasında sahici bir barıştan yana kararlıca saf tutmaktır… Bazen aklınıza düşüyor mu sizin de; misal, siz deyin on ben diyeyim yirmi yıl sonra veya “gelecek” dediğimiz bir belirsiz zaman diliminde, geriye bakıp şu yaşadığımız dönemi, günleri nasıl hatırlayacağız acaba? Geçmiş ve gelecek duygusunu yitirmiş olmak; bir bilinci, sadece bilinci de değil dünya görüşü, ilkeleri, sadece o da değil duygu ve duyarlılıkları, sadece o da değil değerleri muğlaklaşmış, yozlaşmış olmak halidir… Geçmişiyle yüzleşmekten kaçınanların bir gelecek tasavvurları da yoktur, olmaz, olamaz; “var” diyene biraz yakından bakın, sahtekârın, yalancının, şarlatanın önde gidenidir… Yüzleşmek, her yeri geldiğinde söyler, hatırlatırım; evet, kolay değildir, yürek ve cesaret gerektirir. Bunun için de sağlam bir muhasebe yapmış olmalı ve günü kurtarmanın ötesinde tutarlı bir gelecek t...
Kişisel bloguma hoşgeldiniz.