Seçim var...
Ben yaştakiler memleketin yakın tarihinin seçimlerini
hatırlarlar. Ülkemizde her seçim "önemli seçim" olmuştur.
"Önemli" ne kelime; "tarihi" denmiştir, "kader
seçimi" denmiştir, "köprüden önceki son çıkış" kabilinden laflar
bile edilmiştir. Tabii bütün bu iddialı lafların sahipleri seçime giren siyasi
parti liderleri ve onların fanatik taraftarları olmuştur hep.
E, ne oldu peki o kadar iddialı ve "önemli"
seçimlerin sonucu? İnsanların gündelik yaşamlarında bir zamanlar Turgut Özal'ın
deyişiyle "çağ atladık" denilecek türden bir değişiklik oldu mu?
Seçimler bitip de şu veya bu siyasi parti kazanınca, bir hükümet kurulunca
"yeni" bir Türkiye'ye mi uyanmış olduk? Yoksul olan zengin, evsiz
olan evli, işsiz olan işçi mi oldu? Veyahut zorda, darda olan rahata, huzura mı
erdi desteklediği parti kazanınca? Tabii ki bu "önemde" hiçbir şey
değişmedi insanların hayatında. Ta ki bir dahaki seçimlere kadar; "Bu
seçimler tarihidir... Önemlidir... Kader seçimidir... Köprüden önceki son
çıkıştır..." diyen siyasiler yeniden meydanlara çıkana değin yani...
Seçim atmosferlerinin bir diğer dikkat çekici söylemi,
iktidar olanların ülke tarihini neredeyse kendileriyle başlatacak kadar
"coşmaları" olsa gerek... Aslında "iktidar" olmanın
tabiatında var, tabii ki iktidarları süresince ne yaptıklarını ve yeniden
iktidar olunca ne yapacaklarını anlatacaklar seçmene. Ama bunu yaparken adeta
kendilerinden önce hiç kimsenin hiç bir şey yapmamış olduğunu söyleyecek denli
kendilerinden geçmeleri pek de normal olmasa gerek. Sanırım bize özgü
acayipliklerden biri bu da.
Bu açıdan bakınca "yeni" bir şey yok. İktidar
partisi lideri, sözcüleri ve taraftarları bu seçimlerin önemine vurgu
yapıyorlar bir yandan ve öte yandan da işi çamaşır makinesi, buzdolabına
indirgeyecek kadar kendilerinden önce kimsenin bir şey yapmadığını demeye
getiriyorlar. Muhalefet partilerine göre de seçim önemli; 16 yıllık AKP
iktidarından kurtulmak için önemli, kendileri iktidara gelebilsinler diye
önemli, vs. Vaatler ise gırla; herkese iş bulunacak, gençler maaşa bağlanacak,
eğitim parasız olacak filan. Ankara'ya deniz getirmeyi vaat eden oldu mu, onu
takip edemedim...
Bunlar bir yana, bu seçimler bence de önemli. Fiili AKP-MHP
koalisyonunun getirdiği ve tartışmalı bir referandum sonucunda "kıl
payı" farkla kabul edilen "sistem" değişikliğinin tam olarak
hayata geçirilmesi, bu seçimle birlikte mümkün olacak çünkü. Mevcut iki arada
bir derede durumdan resmen ve alenen çıkılacak, parlamenter sistemden başkanlık
sistemine geçilmiş olacak. Her şeyden önce, bunun için önemli.
Ve bu denli önemli bir seçim, "erken" de değil,
"baskın" bir seçim olarak getirildi ülke gündemine. Siyasi ve
toplumsal mutabakat çabasına gerek gören olmadı. Üstelik, Olağanüstü Hal
şartlarında. Egemen medya tek sesli bir medya haline getirilmişken. Seçimin
olası sonuçları bakımından "kritik" bir öneme sahip olduğunu herkesin
bildiği partilerden birinin birçok milletvekili, yöneticisi, üyesi
"içeride" iken. İktidar partisi sözcüleri tarafından açıkça
"terörist" olarak itham ediliyorken. Ve bu partinin cumhurbaşkanı
adayı, "tutuklu" iken. Egemen medya "yandaş medya" olmuşken
ve muhalefetin yürüttüğü kampanyada "haber" değeri bile
görmüyorken...
Bunları vurgulamamın sebebi, seçimlerin anayasa ve yasalara
göre "eşit" ve "adil" olma şartı üzerinde koyu bir gölgenin
varlığına işaret etmek. Seçime giren partilerin ve adayların "eşit"
şartlarda yarıştıklarını düşünen kimse var mı aramızda? Şöyle de sorulabilir:
Seçmenin tercihini gayet serbest, gayet özgür bir seçim ortamında yapabilmek
imkanlarına sahip olduğunu düşünen var mı? İster iktidar partisi ister
muhalefet yandaşı olsun, bu soruya vicdanının sesini dinleyerek olumlu cevap
verebilmek olanağı yok...
Ve biz meselenin bu boyutunu tartışamadık bile. Nereden icap
etti bu "baskın" seçim? 2019'a şunun şurasında ne kalmıştı ki?
İktidar koalisyonu açısından bu "baskına" neden gerek duyulduğunu
anlıyorum tabii; tek başına ekonomik gidişat bile bir an önce iktidarının
ömrünü uzatmak için "baskın seçim" yapma gerekçesi. (Mesele sadece doların
durdurulamayan yükselişi, dindirilemeyen ateşi de değil, soğan 6 Lira yahu!
Soğan!) Muhalefet partileri de hemen atladılar bu kararın üzerine; "Biz
hazırız! Hodri meydan!"
Neyse. Sonuçta seçim oluyor işte, geriye sarmak yersiz.
İktidar partisi ve muhalefet partileri var güçleriyle asılıyorlar seçime.
Herkesin kendi düşüncesi, inancı, değerleri, kimliği ile
barış içerisinde bir arada yaşayabileceği bir ülke ve toplum olabilmeyi
özlüyoruz.
24 Haziran seçimleri buna hizmet edecek bir seçim olsun
diliyorum. Bakmayın siyasilerin "25 Haziran'da yeni bir Türkiye'ye
uyanacağız" türü açıklamalarına. 24 Haziran'dan sonra da özlediğimiz
Türkiye'yi inşa etmek bizim, hepimizin ortak çabasına, uğraşına bağlı.
Adettendir; hayırlı olsun...
Yorumlar
Yorum Gönder