Dersim notları-3... Zerya'ların, Zelal'lerin, Ayaz ve Nûpelda'ların memleketi
Dersim'in her yanı gezilesi, görülesidir ya Ovacık'a (Pulur),
Munzur Gözeleri'ne gitmeden olmaz... Dünyanın en güzel doğal parklarından kabul
edilen Munzur Vadisi'ni baştan sona kat etmeden, Kemerê Bel'de, Ana Fatma'da
mola verip çıra yakmadan, "lokma" dağıtmadan olmaz... Halvori
Gözeleri'nde soluklanmadan, 38 kurbanlarını anmadan... Olmaz...
Kuzuma "Bugün Munzur Gözeleri'ne gideceğiz"
dediğimde, sevindi. Hala hatırlıyordu Munzur Dağlarının bağrından fışkıran
gözeleri... Ne var ki gidemedik. Operasyon varmış ve yolu kapatmışlar...
Nitekim ertesi günü "Çatışma çıkmış, beş kişi ölmüş" diye haberi
duyuldu. İçimde ukde kaldı. Yalnız olsam giderdim gitmeye ya, kızım yanımdaydı
ve ona anlatmakla yetindim Munzur Vadisi'ni, güzelliğini, bizim için neden çok
değerli olduğunu...
Ayaz ve Nûpelda...
Sonradan da Ayaz ve Nûpelda'nın haberi geldi... Kimin
koyduğu hala muğlak bir mayına veya "el yapımı bomba"ya basıp
paramparça olmuş minik bedenleri... Sizin hiç acıdan dizlerinizin bağı çözüldü
mü? O kendi halinde yaşam mücadelesi veren anne ve babanın acıdan dizlerinin
bağı çözülmüştü, resimlerini hatırlarsınız...
Bir kez daha kahrettim. Bir kez daha... Ve hele ki masum iki
tane dünya güzeli çocuğun hayatını kaybettiği bu uğursuzluğu BİLE olmayası
siyasi söylemlerine alet etmeye kalkan sosyal medya zırvalarını görünce...
Lanet olsun...
İstanbul'a döndükten sonra ünlü bir TV spikeri arkadaşım
aradı beni ve gidip o anne-babayı görmek istediğini söyledi. Sabah gidip akşam
dönmeliymiş, işleri nedeniyle. Sonuçta gidemedi. Çünkü Elazığ üzerinden
ulaşabilirdi Dersim'e ve operasyonlar nedeniyle Ovacık'a gidip gidemeyeceği,
dolayısıyla anne-babayı görüp göremeyeceği belirsizdi. Sesi hala ağlamaklıydı,
vicdan sahibi her insan gibi gözyaşı döküyordu o iki meleğin arkasından...
Ah... Çocuklar... Ahhh... Sizlerin öldüğü bir dünyada biz
yaşıyor muyuz gerçekten?
Görmesem olmaz ziyaret etmem gereken arkadaşlarım vardı.
Kiminde kaldık birer gün, kimi köylerindeydi telefonla konuşabildik; "Bunu
saymıyorum, nice oldu görüşmeyeli, yine gelesin, Zerya'yı görseydik
keşke..."
Oğlu hala "içeride" olan anneler, babalar...
Kiminin az kalmış, gün sayıyorlar... Kiminin yıllar var...
İster istemez siyaset konuştuk en çok... Bariz bir
karamsarlık vardı insanlarda... Belediye seçimleri de hala "gündem"
idi; "Bakalım ne yapacak?" gibi bir yaklaşım hakimdi. HDP çevresinden
dostlarım, "Bildiğin gibi değil" diye başlayan eleştirilerini
sürdürüyorlardı hala.
Kol kola
El ele, kol kola gezdik sokaklarında, Munzur kıyısında
Dersim'in... Yürüyüş yolları, parklar yapılmış, Munzur kenarında havuzlu
işletmeler açılmış. Bazı işletmeciler için "Onlar yabancı" diyen
uyarılar aldım. Vali için çelişkili yorumlar vardı. Vali bey ile de
görüşecektim ya, il dışında imiş görüşmem mümkün olmadı.
Adı "Zerya" olan başka çocuklarla tanıştı kuzum,
Zerya, Zelal, Nûpel, Sidal... Dikkatini çekti tabii kızımın, hoşuna gitti,
başka "Zeryalar" da olması...
Dönüşte Gülmez'de babamın, ablamın, diğer büyüklerimizin
mezarlarını ziyaret ettik. Harput'a gittik.
Kızım çok mutlu oldu bu "değişik" Dersim
tatilinden. Tabii, ben de. "Kışın da gelelim" dedi, söz verdim, kış
tatilinde geliriz diye. Biliyor çünkü, Dersim aynı zamanda bir kış memleketidir
ve kışın da güzeldir...
Dersim'e dair yazmaya devam edeceğim. Gelecek yazı, biraz
nostaljik olacak...
9 Ağustos 2019.
Yorumlar
Yorum Gönder