Donmak...
Geçen hafta Dersim, Nazımiye'de iki askerin hayatını
kaybettiği haberi, önce "rutin" bir çatışma, operasyon haberi gibi
duyuruldu. Kısa süre sonra sözkonusu askerlerin "donarak" hayatını
kaybettiği açıklandı... "Donarak" mı?
Kamuoyunda haklı olarak tepki oluştu. Çünkü olay, "hava
muhalefeti" denilerek geçiştirilecek gibi değildi. "Hava
muhalefeti" anlaşılır bir sebep elbette, henüz kış bastırmadı ama soğuktur
oralar, bilinir. Ve bu durum "sürpriz", yani bilinmeyen veya beklenmedik
bir şey olmasa gerek.
Soruşturma dilerim sağlıklı bir şekilde yürütülür ve bu
olayın sorumluları hesap verirler. Bana öyle geliyor ki o iki delikanlının
düşündürücü bir şekilde hayatını kaybetmelerinin altından, emri altındaki
askerleri birer "can" değil bazen birer "sayı" bazen de
birer "makine" veya "makinenin dişlisi" gören bir
komutanlık faciası çıkacak.
Onlar için rahmet dilemekten, acılı ailelerine taziye
sunmaktan öte bir anlamı var olayın.
Ve açıkçası, sorunun "karşı" tarafı açısından da
benzer bir insanları "can" değil başka bir "şey" gören
ürkünç bir zihniyet sorunu var ve bunun da üzerinde durmak gerekiyor.
Bir eski HDP'li vekil beyefendi, muhtemelen hakkında açılmış
soruşturmalar nedeniyle kaçtığı Avrupa'nın bir köşesinden, olayla ilgili
"Kürdistan'a sefer olur zafer olmaz" diyen bir tweet attı. Kullandığı
görselde de ölen askerlerin resmi vardı, onlar mıydı gerçekten, bilmiyorum.
İki gariban askerin donarak hayatını kaybetmiş olmasından ne
tür bir "zafer" sonucu çıkardı bu muhterem zat, anlamak mümkün değil.
Oysa o dağlarda kendi yoldaşları da ölüyor; mesele "donarak" ölmek
ise, donarak da ölüyorlar. Ve bu, hemen her kış yaşanıyor... Bilmiyorsa küçük
bir araştırma yapsa, sağındaki solundaki "hevallere" sorsa,
öğrenir... Mesela "bager" nedir diye sorsa, o dağlarda kış nasıl
yaşanmaktadır diye sorsa...
Kimse, ama hiç kimse, kurşuna karşı, bombaya karşı, dağların
ölümcül soğuğuna karşı herhangi bir uhrevi bağışıklığa sahip değil.
Bu uğursuz savaşta hayatını kaybeden insanların her şeyden
önce birer "can" olduklarını, "insan" olduklarını bilerek
ya da bilmeyerek "unutanlar", sözcüğün en gerçek ve geniş manasında
barışın savunucuları da olamazlar...
Benim de kış hikayelerim var. Donmak, donarak terk-i diyar
etmek nedir, biliyorum. Bir gün anlatırım, özlediğimiz barışın inşasına bir
nebze katkısı olacağına kani olursam...
30 Ekim 2018
Yorumlar
Yorum Gönder