Şiirini yitirmek...
Geçen hafta bir yarışma programına katılan akademisyen bir
yurttaş, kendisine dinletilen şiirin kimin olduğunu bilemeyince haber konusu
oldu. Stüdyo ortamında yarışma heyecanı kuşkusuz evinde soruları yanıtlamak
kadar kolay değil; insanın heyecanlanması da, karıştırması da normal. Ama söz
konusu akademisyen bir edebiyat profesörü olunca, soruya verdiği yanlış yanıtın
haber konusu olması da aynı ölçüde normal. Adam hayli utanmış olmalıdır.
Öğrencilerine de "mavra" konusu olmuştur muhtemelen.
Soruya konu olan şiir, Nazım Hikmet'in "Sen de artık herkes gibisin" başlıklı şiiriydi ve şiir Cem Karaca'nın muhteşem yorumu eşliğinde sorulmuştu. Nazım'ın "alışılmış" şiirlerinden değildir gerçekten de. Şuraya koyayım, kimbilir kimlerin duygularına tercüman olmuştur ve olacaktır daha da...
Soruya konu olan şiir, Nazım Hikmet'in "Sen de artık herkes gibisin" başlıklı şiiriydi ve şiir Cem Karaca'nın muhteşem yorumu eşliğinde sorulmuştu. Nazım'ın "alışılmış" şiirlerinden değildir gerçekten de. Şuraya koyayım, kimbilir kimlerin duygularına tercüman olmuştur ve olacaktır daha da...
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
-Nazım Hikmet
Yarışmacı akademisyen "Attila İlhan" cevabı
verirken belki de onun şu şiiri düşmüştür aklına:
sen yoksun
deniz yok
yıldızlar
arkadaşım
ya bu gece harika
bir şeyler olsun
yahut bir bomba
gibi
infilak edecek
başım
ağzımda eski
mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler
odamda gibi
gökyüzü temiz ve
parlak
işte kolkola
girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar
karşı sahilden
fosforlu
ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat
sesleri
ve çılgın kokular
deniz yok
yıldızlar
uzaklaşıyor
ben yine yalnız
kalıyorum
istanbul minareler
kaybolmuş
sen yoksun
Bu enteresan durum vesile oldu, Nazım Hikmet'ten ve Attila
İlhan'dan şiirler paylaştım sosyal medyada. Beğenenler de eleştirenler de oldu.
En ilginç eleştiri, "Bunlar şovendir, şudur budur, ne diye bunları
paylaşıyorsun sayfanda" idi. Ben de uzatmamak için "İdeolojik
tercihleri bir yana, iyi şiir iyi şiirdir, iyi şair iyi şairdir" gibi bir
yanıt verdim ya, tatmin edemedim sanırım eleştiri sahibi eski mahpus
arkadaşımı. Ama tartışacak halim, mecalim yoktu...
Şiirini yitirmek
Oysa ben yazılarımda şiirlerden söz açardım bazen, alıntılar
yapar ve bana hissettirdiklerini paylaşmaya çalışırdım... Sağcı mı solcu mu
olduğuna bakmaksızın... Nazım Hikmet'i de severim, Necip Fazıl'ı ve İsmet Özel
şiirlerini de... Gündem'de köşem varken yazmıştım bir kez, küçük çaplı bir
krize neden olmuştu; "İsmet Özel faşist, ırkçı biri değil miydi Cafer
heval? Nasıl yani?" Bir gün paylaşırım eski yazılarımdan bazılarını. Belki merak eden olur...
"Bir zamanlar" diyorum, çünkü herkes gibi ben de
şiirimi yitirdim galiba...
Şiirimizi yitirdik. Şairler de yok. Şiirin yerini hesap
kitap, çıkar menfaat işleri aldı.
Belki de bitti "bizim" devrimiz. Fazladan ve
zorlayarak yaşıyoruz...
Uzatmayayım... Bu yazıyı okuyanlara madem adı geçti rahmetlinin,
Cem Karaca'nın şu şarkısı eşlik etsin isterim: İşte geldik gidiyoruz... https://www.youtube.com/watch?v=-fqF0FVk26M
Bakmayın bana siz, şiirsiz kalmayın...
15 Ekim 2018
Yorumlar
Yorum Gönder