Bunlar da iktidarsız 'ucube' komiserler...
"Komiser" mevzuuna yeni ve biraz da kişisel bir
boyut getiriyorum. Ona buna "ayar" vermekle görevli bazı
"ucube" tipler var çünkü. Hangi devirde yaşadıklarını hatırlatmak
bana düştü; bir de her kuşun etinin yenmeyeceğini... Buyurun...
-Kitap yazmışsın bir de reklamını yapıyorsun? Kapitalist
düzenin çarkları içinde değerlerimizi pazarlıyorsun!
-Bir dakika bir dakika... Hangi kitabımdan bahsediyorsun?
Çok kitabım var da ayıptır söylemesi...
-Çok vardır tabii. Sende aydın kişiliği var zaten.
-Bir de Dersim kişiliği var, onu unuttun?
-Evet. Bir de Dersim kişiliği var. Son kitaplarını diyorum
ben. Ondan önceki kitaplarını bilmiyorum. Herhalde aynıdır.
-Yok, aynı değil. Bunlar kişisel tarihimin tanıklık
kitapları...
-Onu diyorum işte. Değerlerimizi pazarlıyorsun utanmadan!
Kapitalist olmuşsun.
-Senin adın ne? Bak benim adım, sanım ortada. Senin bu ateş
gibi adın ise sahte. Ben de seni bileyim; kimsin, nesin?
-Ne yapacaksın adımı? "Nasıl yaşamalı?" arayışında
olan biriyim işte.
-Çernişevski'nin o isimde bir romanı vardı, okumuşsun?
-Okumadım. Önderliğin arayışına cevap olmaya çalışıyorum
sadece. Sen anlamazsın. Kopmuşsun.
-Peki, arayışında sana kolay gelsin. Geçimini sağladığın bir
işin var mı?
-Sana ne! Senin gibi kapitalist, burjuva değilim.
-Peki, tanıyor musun beni?
-Tanıyorum tabii. 90'lardan...
-Hapishaneden yani?
-Şimdi Serekaniye'deyim. Ma ne diye soru sorup duruyorsun?
Anladın işte, yeter bu kadar.
-Şimdi dinle... Kitaplarım peynir ekmek gibi satmıyor
maalesef. Keşke satsaydı. Çünkü okunsun diye yazdım ve yazıyorum, paylaşmak
için. Belki insanlara ilham verir, düşündürür, kendi deneyimlerini yazmalarına
vesile olur. Kitaplarımın reklamını ara sıra hiç alışkın olmadığım halde sosyal
medyada kendim yapıyorum, evet. Kimse yapmıyor çünkü. "Burjuva" ya da
"kapitalist" olmaya gelince... Bak ben işsizim. Yakınmak adetim
değildir ama geçim zorluklarım var, sosyal güvencem bile yok. Anlamadan
bilmeden sallayıp durmak kolay. Sen büyük ihtimal bir belediyede
"komiser"sin, iş güç, geçim sorunun yok; ama "burjuva" olan
benim, öyle mi? Öyle olsun! Bir de "değerleri pazarlamak" diyorsun;
hangi değerleri nasıl pazarlamışım, söyle bakalım!
-Zindan direnişi bir değerdir, neler yaşamış yoldaşlarımız
var, onlar yazmıyor sen kimsin ki yazıyorsun?
-O yoldaşların niye yazmıyorsa onlara sor! Bana sorarsan
yazsınlar. Propaganda değil de insani olarak yazsınlar, paylaşsınlar, insanlar
faydalansın. Onlar adına ben ne diye cevap vereyim?
-Sen niye yazıyorsun?
-Bak, alttan alıyorum, izah etmeye çalışıyorum ama sen
kafandaki kalıpların dışına çıkamıyorsun bir türlü. Yazdığım benim hayatım, o
mahpusluğu ben yattım, ben yaşadım. Kimseyle kavga etmeden kendi hikayemi,
tanıklığımı yazdım. Bunun için izin mi almam lazım senden sayın komiser?
-"Komiser" nedir?
-Ona buna "parti" adına ayar verenlerdir.
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Seninle muhatap
olanda kabahat...
-Kim olursan ol. Onu bunu ezbere yaftalama, sana naçizane tavsiyem. Sen her
kim isen, kafana yerleştirilen kalıpların dışına çıkarak anlamaya çalış hayatı,
insanları. -Sen bana "kalıpçı" mı diyorsun? İçeride sen daha çok kalıpçıydın.
-Ben bana düşen özeleştirimi de yazdım. Okudun mu kitabımı?
-Okumadım. Ne diye okuyayım?
-E ne konuşuyorsun okumadıysan? Önce bir oku, bilerek
eleştir veya kız bari...
-Hayatta okumam. Okumama ne gerek var, bellidir!
-Nedir "belli" olan?
-Sen çok lafazan olmuşsun. Yeter bu kadar! De git işine!
-Peki, sana da hayırlı işler...
***
Yukarıdaki diyalog aşağı yukarı böyle, "kurgu"
değil yani. Twitter'da saydırdı sonra da yazdıklarını sildi, beni engelledi,
twitter hesabını kapattı. Anladığım, Antep Hapishanesi'nden tanıdığım biriydi,
Ceylanpınar'da yaşıyor ve zerre değişmeden "komiserlik" yapıyor.
Bir başkası aynen şöyle yazmıştı bana: "Cafer sen tam
kemalist ve türkcüsün (...) insancilik dagitmak yerine neyse sen anlamazsin
artik."
Nasıl yani? Ben mi "Kemalist" ve
"Türkçü"yüm? Neresinden ve neye dayanarak sallamıştı bu lafları?
Soramadım. Çünkü bu hakaretleri sıraladıktan sonra derhal facebook
arkadaşlığımıza son verdi, beni engelledi, cevap yazamadım, soramadım yani...
Bu uçuk kaçık lafları eden kişiyi tanıyorum, Bursa
Hapishanesi'nden, hadi adını açık etmeyeyim, çünkü o da sosyal medyada sahte
isimle yer alıyor. Köylü, saf ama çok asabi, geçimsiz biriydi. Çıktıktan sonra
tutunamamış Yunanistan'a gitmiş. Muhtemelen orada örgütçülük yapıyor. Ona buna keskin
ve desteksiz atışlar yapmak herhalde "görevleri" arasında...
Kitaplarımı okumadığını söylememe gerek bile yok tabii. "Önderlik
çözümlemeleri" yetiyor da artıyordur tabii... Konuşabilsek, aşağı yukarı
yukarıdaki diyalogun bir benzeri olurdu. Hatta daha kötüsü olurdu. Baksanıza
geri zekalı herif beni "Türkçü" olmakla itham etmiş...
Daha sonra yazdıklarını silen bir başka "keskin"
zat da, sosyal medyada adımı vererek "Bu adamla hapis yattığım için
utanıyorum" yazmıştı. Sonra silmiş ve beni de engellemiş. Ne diye
utanıyormuş; ona da soramadım yani. Muhtemelen süslü bir cümle olduğu için, sorana ne
cevap vereceğini düşünmeden yazmıştı. Küçük burjuva özentisi kişiliğini teslim almış
"ucube" bir tipti. Bu lafı sayıkladığı zaman legal partilerinde
"danışmanlık" yapıyordu. Kim buna ne danışıyormuş, bilmiyorum. Asıl
"görevi" uzaktan kumanda görevi yapmak olan tiplerden.
Böyle kişiliği oturmamış ucube "komiser"
bozuntuları, şu veya bu nedenle ancak bir parçası oldukları müddetçe
"kıymet" ifade ettikleri yapıdan kopunca her türlü pis ve kirli işin
içerisinde olabiliyorlar; "itirafçılık" da dahil. Çok umursamadım, bu
kişi de ne haldedir acaba şimdi bilmiyorum; ama "doğru" bir yerde
olmadığına eminim. Yine de dilerim jetonları düşmüş ve kendini adam etme yoluna
girmiştir...
Bu "kafa" bir de iktidar olsa idi...
***
Bazı yazılarımı, "Yazayım da burada dursun" diye
yazıyor, yayınlıyorum. Bu da onlardan biri. Yapabildiğimce "yapıcı"
konuşuyor olmamı umarım "zayıf" oluşuma veya "korktuğuma"
yormazlar, sabrımı test etmeye devam etmezler...
Bu da kitap reklamı olsun. Hala edinememiş ve okumamış
olanlar için:
Tıklayınız: Demeyin Anama, İçerideyim (İletişim, 2017)
Tıklayınız: 90'larda Mahpus Olmak (İletişim, 2018)
17 Ocak 2019
Yorumlar
Yorum Gönder