Marifet ve erdem dediğin...
Hayat işte… Akıp gidiyor bir şekilde… Beraberinde
birikmiş ve biriken hasretler, umutlar ile. Hasretlerin, umutların,
yapamadıkların ve yapmak istediklerin bir şekilde akıp giden hayatla birlikte
omuzlarında, yüreğinde, ne yalan demeli, her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Ve
ne yalan demeli, onları taşımak için ihtiyacın olan güç her geçen gün daha da
artmıyor, azalıyor, zayıflıyor; yoruluyorsun…
Hayattır, bazen bir “ağırlık” olur omuzlarında; kalkarsın altından… Elbet kalkarsın… Marifet, erdem ve “insan” olmak odur ki, alnının akıyla çocuklarına vereceğin hesabın sahibi olabilesin…
Yoruluyorsun… Yorgunluk hissi, gözlerine,
bakışlarına yer etmiş hüzünle kol kola ruhunu teslim almışsa, yapamadıkların ve
yapmak istediklerin, birer aşılmaz dağ misali büyüyor önünde uzanan yol
üzerinde. Ve o yoldur hayat sonuçta, yürümek gerektirir; aslolan yürümektir
denir hani. Aslolan yürümektir, yaşamak yani; yani anlam katmak varlığına veya
varlığınla anlamlı kılmak yaşamayı… Yoksa, yaşamak dediğin nedir ki? Bir farkın
olmalı ömrünce bütün çabası beslenmek, üremek ve barınmak olan herhangi bir
canlıdan…
“Dayan dizlerim…” diye olmadık sınavlarını hayatın
göğüslemiş olabilirsin. Ama işte insanlara güvenini sarsan acılara
katlanmışsan, altında kalıyorsun bunun. İnsanlara güveninle birlikte kendine
güvenin de sarsılıyor. İlginç bir paradoks. İnsanlara güvenin sarsılmışsa
özgüvenine daha çok yaslanmak gereği doğar halbuki… Mesele, en çok sevdiğin, en
çok benimsediğin insanlardan yana yaşadığın kırıklıkların acısı galiba. Belki
aynı değer ve duyarlılıkların sahibi olduğunuzu düşündüğün; belki aynı
duyarlılıkları paylaştığına inandığın; belki, varlığını gereğinden çok özdeş
kıldığın için… O zaman daha büyük ve daha acı kırılıyorsun. Yorgun ve zayıf
hissediyorsun kendini…
Kendini özdeş hissettiğin insanlardan yana karşı
karşıya kaldığın değersizlik, duyarsızlık, olmadık yalan, dolan, riyakarlık ve
vicdani yoksulluk, karanlık, kötülük, şaşkına uğratıyor insanı. Şaşkına uğramak
ne kelime, bozguna uğruyorsun… Yenilgi ve çaresizlik duygusu… İşte o
yorgunluğun altında ezilmene sebep bu yenilgi ve çaresizlik duygusu oluyor.
Hayatın boyunca “Hayatta en kötü duygudur yaşayabileceğin” diyerek uzak
durduğun…
Ve bu, zor bir anında hayatın, hesaplayamadığın bir
kötü sürprizle karşılaştığında, bir an kadar kısa bir sürede vermen gereken bir
karar gibi değil. Kuşatılmışsın mesela ve bir karar vermek durumundasın.
Bilirsin, vereceğin karar, hayatının yönünü, kaderini tayin edecektir az sonra.
Ama ölüm de olsa ucunda, orada olmaklığına sebep nedenlerin, gerekçelerin
vardır ve o nedenlere olan bağlılığında içtenliğindir, kesinliğindir sınanan.
Bilirsin…
“Acemisi olduğum bir hayat” demiştim yıllar önce.
Hayatımın en zor sınavı demiştim. Bu yorgunluk ve yenilgi duygusunu yaşadığım
ve kendime kapandığım başka zamanlarım da oldu. Her defasında ayağa kalktım
yürümek için.
***
Bazen dalıp gidiyorum kuzuma bakarken, gözlerim
yaşarıyor. Onu düşünmek, adını anmak bile gözlerimi yaşartıyor zaten. Böyle bir
anımda gözlerimin yaşardığını fark etti ve o da ağlamaklı oldu. Geldi sarıldı
bana. Beni ağlarken görmesini bile hiç istemezken, ağlaştık bir süre. “Dişim
çok ağrıyor kızım” dedim. Gerçekten de ağrıyordu, iki gece uyuyamamıştım
ağrısından. O anda bulduğum “masum” gerekçe bu oldu. Ertesi gün okuldan aldığımda,
“Uyumadan önce dilek tuttum baba” dedi, “Dişinin ağrısı geçsin diye.” “Geçti
kızım” dedim ben de. Geçmişti biraz gerçekten de.
Diş ağrısıdır, geçer. Hayatta yüreğin ağrımasın
kızım. Dedim içimden.
***
O, bunu biliyor. O’nun için yaşadığımı, çalıştığımı…
Hayat işte… Geçiyor bir şekilde… Bazen onu altında
kaldığın bir ağırlık gibi yaşasan da… Ayağa kalkacak ve yürüyeceksin… Elbette
ayağa kalkacak ve elbette yürüyeceksin…
Çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz var ve onlara
vermekten kaçamayacağımız, kaçınamayacağımız hesaplarımız… Başka türlü “hesapları”
olanların asla veremeyeceği hesaplarımız hem de…Hayattır, bazen bir “ağırlık” olur omuzlarında; kalkarsın altından… Elbet kalkarsın… Marifet, erdem ve “insan” olmak odur ki, alnının akıyla çocuklarına vereceğin hesabın sahibi olabilesin…
Hayat işte… Öylesine...
10 Mart 2019
Yorumlar
Yorum Gönder