Reform mu, fitne mi?

 Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Hukuk ve demokrasi reformu seferberliği yapacağız” deyince, ister istemez herkes bir rahatlama eğilimine girdi. Ne tür bir reformdu sözü edilen acaba? Bu, hayli belirsiz de olsa uzun zamandır gergin ve gerilim yüklü memleket havasında ılık bir bahar havası estirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sosyal medya üzerinden gayet ciddi “subliminal” mesajlar vererek istifa etmesinin içyüzüne dair merakımız da bir anda hükmünü yitirdi.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün “Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun” şeklindeki sözleri de “İktidar rota değiştiriyor herhalde?” yorumlarının önünü ardına kadar açtı. Bu arada önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonra da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Avrupa Birliği için “stratejik önceliğimiz” vurgusu yaptıkları açıklamaları da ortaya çıkan “yeni” durumla gayet uyumlu idi. 

Cumhurbaşkanlığı Yüksek istişare Kurulu üyesi Bülent Arınç da muhtemelen “Madem öyle…” diyerek kendini attı ortaya ve Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın “içeride” oluşlarına dair hayretini dile getiren sözler etti. 

Bu kadar “laf” peş peşe gelince, “Hiçbir şey olmasa da kesin bir şeyler olacak” beklentileri de arttı haliyle.

“Havayı” ilk bozan organize suç örgütü lideri (malum, “mafya” deyince Devlet Bahçeli kızıyor!) olmaktan hüküm giymiş Alaattin Çakıcı oldu. Anamuhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında Bahçeli’yi eleştiren sözlerine küfür, tehdit ve hakaret dolu mektuplar yayınlayarak yanıt verdi. İktidar partisi sözcüleri bu aleni tehditlere günlerce renk vermedi. MHP lideri Bahçeli ise, “dava arkadaşım” diyerek açıkça adrese teslim bir fiili af yasasıyla dışarı çıkmasını sağladığı Çakıcı’yı sahiplendi. Hem de kendisine “mafya bozuntusu” denilmesine “rezillik” diye üst perdeden tepki göstererek…

Olsun. Konumuz yine de “reform” idi elbette…

Ta ki Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan’ın partisinin çeşitli il kongrelerine canlı bağlantıyla katılarak yaptığı konuşmada verdiği mesajlara kadar…

Erdoğan adını vererek Osman Kavala’yı yine “Gezi’nin finansörü” olmakla itham etti. Kavala’nın bu suçlamadan beraat ettiğini unutarak. Adını vermeden HDP’nin eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı “terörle kol kola” olmakla itham etti, Kobanê olaylarını hatırlatarak. Yine adını vermeden ama Bülent Arınç’ı kast ettiği gayet net anlaşılacak şekilde “Reform gündemimize yaptığımız vurgular bahane edilerek yeni fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz” dedi, “Fitne ve fesat girişimlerini reddediyoruz” diye de ekledi… 

Bu sözler ile “demokrasi ve hukuk reformu seferberliği başlatacağız” açıklaması birbiriyle nasıl bağdaştırılabilir, anlamak zor. 

Muhtemelen duruşunu “Reis ne derse o” şeklinde belirlemiş olan yandaş gazeteci, yazar, yorumcu erbabının da kafası karışmış olmalıdır. 

Bir zamanlar medyanın “amiral gemisi” olarak tanımlanan gazetenin genel yayın yönetmeni bir gün “Bülent Arınç’ın söylediklerinin altına imzamı atarım” diye yazıp, Erdoğan’ın açıklamalarının ardından “Arınç da sanki Erdoğan’ın görüşleri de bunlarmış diye konuşmasaydı” diyerek manevra yaptığına göre…

Meselemiz şu: Demokrasi ve hukuk alanında bir “reform seferberliği” gündemimiz varsa eğer, bu ülkenin yurttaşları en azından reformdan ne anladığını, ne beklediğini, ne istediğini yüksek sesle dile getiremeyecek mi? 

Örneğin haksız hukuksuz tutuklamalarla ilgili bir talebini dile getirdiğinde “fitne-fesat” mı yapmış olacak? Bülent Arınç bile bu ithama maruz kalıyorsa, herhangi bir “titri” olmayan sıradan bir yurttaş ne kadar endişelense yeridir herhalde…

İktidar partisi hangi konuda ne tür bir reform yapmak niyetindedir; bunu merak etmek, sormak da “fitne-fesat” yapmak mıdır?

Çıtayı çok da yükseklerde tutmaya gerek yok aslında. Mesela iktidar gücü ve kudretine sahip olanlar yargı bağımsızlığı prensibine biraz saygılı olmayı deneseler, bu da az şey değil bence…

Değil midir ki mevcut TCK’da “Adil yargılamayı etkilemek” bir “suç” olarak tarif ediliyor; Türk Ceza Kanunu’nun 288/1 maddesi…

Hukuk; bazıları için “öyle” bazıları için “böyle” diye yorumlanmıyorsa eğer, en çok iktidar sahiplerinin riayet etmelerini gerekli kılar. 

Merak işte: Sayın Erdoğan ve kurmayları neyin “reform” neyin “fitne” olduğuna dair bir rehber hazırlayıp deklare etmeyi düşünüyorlar mıdır acaba? Maksat vatandaşa hizmet olsun, kimsenin kafası karışmasın…

23 Kasım 2020 TKNMZHBR 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlla da İzmir...

#ŞehirNöbeti notları :)

Dersim'de hakim kanaat: Gülistan Doku...