‘13 kişi öldü diye…’

 Gare operasyonunun ardından televizyon kanallarındaki tartışma programlarının gözde mevzusu, bu tip durumlarda hep olduğu gibi, “PKK’yi bitirmek” idi. Her türlü sorun ve gündemin “uzmanı” olmakla görevli tartışmacılar, Suriye ve Irak’ta PKK’nin işini bitirmenin taktik ve stratejik yol ve yöntemleri üzerine uzmanlıklarını (!) konuşturdular. Bir süredir bu tür tartışma programlarının aranan ismi Doğu Perinçek bunlardan biriydi ve Perinçek, “Ulusal yas ilan edilse…” şeklinde dile getirilen bir görüşe, “13 kişi öldü diye ulusal yas olmaz” dedi (16 Şubat 2021, Habertürk). Bunu söylemesi değil ama gülerek söylemesi dikkat çekiciydi. “Siz ne anlarsınız savaştan, askeri mevzulardan, asker, polis bu, ölmeleri kadar doğal bir şey olabilir mi?” dercesine…

Bu konuda konuşmak iktidar partisinin estirdiği korku rüzgarları nedeniyle kolay değil. Hemen “terör” ile damgalanmak ve kapına polisin dayanması riski var. HDP milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Hüda Kaya’nın “Keşke ölmeselerdi…” minvalindeki tivitlerine soruşturma açıldı mesela. Malum, bırakalım yazıp çizmeyi, sosyal medya bile uzun süredir “gözaltında.” Güvenlik güçleri göz açtırmıyor, o derece. 

Bu arada, harekatın ardından bir kez daha uzun süredir adı PKK ile bitiştirilerek anılan HDP’ye yönelik yurt sathında operasyonlar da başladı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı ve bu operasyonlar da “Terör örgütüne yönelik büyük operasyon” (15 Şubat 2021, Odatv) türü başlıklarla duyuruldu. Bilmeyen de dağlara taşlara operasyon yapılıyor veya “hücre evleri” basılıyor sanır…

Aklıselim herkesin gördüğü ve anladığı üzere PKK’nin elindeki asker, polis, istihbaratçı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını “kurtarmak”, kamuoyuna bir “müjde” olarak duyurulacaktı. Yanı sıra birkaç “namlı” PKK mensubu da ölü veya sağ olarak ele geçirilse, tam “müjde” olacaktı. HDP’ye operasyon ise sanırım her halükarda planın bir parçasıydı. 

“Şu kadar PKK’lı öldürüldü” denilse de, belli ki ulaşılmak istenen hedefleri itibarıyla harekat başarısız olmuştur ve zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu açıkça dile getirdi. HDP’ye operasyon ve soruşturmalar, yüksek perdeden yapılan açıklamalar hayatını kaybeden o insanları geri getirmeyecek. Hangi “siyaset” ya da “hamaset” ocağına ateş düşen ailelerin acısını dindirebilir ki? Yıllardır umutla çocuklarının yolunu gözleyen annelere evlatlarının cenazesini teslim edenlerin bağırıp çağırmadan önce kafalarını önlerine eğmeleri gerekir…

PKK çevrelerinden yapılan açıklamalar da kendilerinin sorumluluğunu ört bas etmeye dönük bir nitelik taşıyor. Propaganda maksadıyla insanları yıllarca rehin tutmak kuşkusuz onların yaşamlarının sorumluluğunu üstlenmek demektir. Eğer o insanları “canlı kalkan” olarak kullanmak gibi bir niyet taşıyor idiyseler, bu da bir başka yanılgıdır. Aklıma nedense “Hendek” faciası geldi; Duran Kalkan hendeklerin kanlı bilançosu için “Devletin bu kadar gaddar olabileceğini tahmin etmemiştik” demişti… 

Çok değil, beş yıl önce memleketin gündeminde “Çözüm Süreci” vardı. Eksiği vardı fazlası vardı ama umut da vardı; barışçıl çözüm umudu… MHP’nin başını çektiği çevrelerden yükselen “ihanet” suçlamalarına karşı “Biz bu süreci başlatırken baldıran zehiri içtik” diyen de bir siyasi irade vardı. Taraflar o tarihi sürecin barışçıl bir çözümle taçlandırılmasında nerede ne şekilde hata yaptıklarının muhasebesini yaptılar mı, bilmiyoruz. Bildiğimiz ve yaşadığımız, tekrar başa sardığımız ve adeta 90’lı yılları aratan bir kanlı kısır döngüde kan ve can kaybettiğimizdir… 

Anaların feryadına kulak vermek zorundayız. Barışın da, çözümün de “sırrı” bu…

Meseleye yaklaşımı “13 kişi öldü diye…” olan vicdanı karaların elinde yitirdiğimiz zamanın yaşattığı acıya mahkum da mecbur da değiliz, olmamalıyız…

CS. 17 Şubat 2021. TKNMZHBR





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlla da İzmir...

#ŞehirNöbeti notları :)

Dersim'de hakim kanaat: Gülistan Doku...