Ana içeriğe atla

Hayat işte, dedirten...

Güne, yeni bir haftaya, yeni bir haftanın ilk gününe iyi başlamak lazım, kendini iyi hissederek yani. Yalnız da olsan “günaydın” duygusuyla uyanmış olmalısın mesela; Günaydın. Rojbaş. Sodire xer. Good morning. Guten Morgen. Bonjour. Buenos dias. Kalimera. Pariluys. 

“İyi, güzel bir hafta olsun, hiç değilse kötü bir şey olmasın” derdim her haftanın ilk günü, 6 Şubat gününe değin. Deprem alt üst etti bizi. Ama işte hayat devam ediyor, “eskisi gibi” olmasa da... 

Kendini iyi hissetmek, günaydın duygusu ve kahvaltı ile ilgili biraz da. Bence. “Şükür” duygusu da denilebilir. Sofranda bir parça ekmek var. Yanında da çay. Saygı duymak gereken bir emeğin ürünü bu “şükür” duygusu ve o emeğin sahibi sensin...

Bir de, üç günlük dünyanın ikinci günündeyiz neticede, galiba bunu aklımızda tutmamız gerek hep. Kıymetini bilmediğin zamanlar yeniden yaşanmayacak, hayatın tekrarı yok. 

Malum, benim işim yazı-çizi işleri. Kafayı çalıştırmak gereken işler yani. Kafayı çalıştırmak da, akıl ve ruh sağlığını korumakla ilgili bir şey. Bu, ülkemiz şartlarında her geçen gün ne denli zorlaşsa da. Hiç değilse elinden geleni yapmak, elinde olanı yapmak gerek... Tabii mesele sadece “işim gereği” meselesi değil elbette. Akıl ve ruh sağlığını korumak, hayat şartları ne denli zorlarsa zorlasın, en anlamlı ve önemli çabamız olmalı yaşamaya dair. Yoksa altında kalırız ve çare ne şikayet etmek ne de yakınmaktır...

Unutmayacaksın, dünyanın merkezi durduğun yer değil. Dünya senin etrafında dönmüyor. Ne hayat ne de insanlar “sana göre” şekil almak zorunda. Öyle bir dünya yok, bazen unutsan da, gerçek bu. Bu son derece basit, sade ve bir o kadar da keskin gerçeği unuttuğunda kendini yaralayan bir bencillik oluyor durduğun yer. Kendini önemsemekle bencillik arasındaki mesafe ortadan kalkıyor. 

Deyin ki bazen kendine de nasihat etmelisin. Yalnızlığına eşlik eden hayatın deneyimlerinden süzülmüş derslerdir “nasihat” dediğin, “hayat işte” dedirten...

Haftaya bugün nicedir gündemimizi kilitleyen seçim olmuş bitmiş olacak ama tartışmaları ve sonuçları gündemimiz olmaya devam edecek... 

Siz siz olun; her şeye rağmen ayakta duracak, değerlerinizi, duyarlılıklarınızı koruyacak, umutlarınız için mücadele edecek gücünüz, cesaretiniz olsun.

22 Mayıs 2023











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Murat öldü Cafer"

“Murat çok hasta” diye haber vermişti Fatma. İki gün geçmeden, olsun, yine de gideyim hastaneye, belki bir mucize olur diye düşünürken, “Murat öldü Cafer” haberi geldi bu kez... Önce “Murat çok hasta, hastanede” haberini aldım. Nesi var ki? Kanser... “Ne kanseri?” bile diyemedim. Alacağım cevaptan korktum. En kötüsü olmasından.  En kötüsüymüş... Hangi hastanede? Geleyim, göreyim, moral olur, iyi gelir belki, ne bileyim. “Gelsen de göremezsin ki. Yoğun bakımda. Entübe edildi. Belki bir mucize olur diye bekliyoruz işte.” Bir mucize olur belki. Bir mucize olsa. Bir mucize olsun... Daha çok genç yahu! Ölecek değil ya!  Öldü... “Murat çok hasta” diye haber vermişti Fatma. İki gün geçmeden, olsun, yine de gideyim hastaneye, belki bir mucize olur diye düşünürken, “Murat öldü Cafer” haberi geldi bu kez... İnsan evladı tuhaf bir varlık. Telefon ekranındaki “Murat öldü Cafer” mesajına bir süre bakakaldım öylece. Nasıl olduysa, bir üzüntü emojisi ile yanıt vermeyi akıl edebildim. Bir şey...

İlla da İzmir...

 Hep siyasi gündemin iç karartıcı sorunlarına dair yazacak, konuşacak değiliz ya... Dedim ve İzmir’deki imza buluşmasını paylaşayım sizinle istedim. Buyurun: Geçtiğimiz 16 Aralık cumartesi günü İzmir’de imza günüm vardı, Yakın Kitabevinde. Ne zamandır İzmir’e gitmek için “bahane” lazımdı; bundan âlâ bahane mi olur :) Fakat bir şanssızlıktır tuttu yakamdan ve bir türlü bırakmadı. Bakın nasıl... İzmir’de aile çevremden insanların yanı sıra birçok da arkadaşım var. Bir arkadaşım da yeni eve taşındı ve bizim “Kaptan” Mithat ayda birkaç kez gidiyor İzmir’e ve dönüşte Erhan’ın yeni evinin manzarasını öve öve bitiremiyor. Kaptan zevk sahibi adamdır, beğeni ölçüleri vardır, estetik duygusu gelişkindir; Siirtlidir ama bizim gibi (“bizim” derken kendimi kastediyorum, yanlış anlaşılmasın) köylü de değildir yani. O övüyorsa demek ki harbiden güzel manzarası var evin. Velhasıl bu da bizim arkadaş grubu için imza etkinliğinin yanında bir başka “bahane” idi. (Belki de asıl “bahane.”) Yakın Kitabe...

'Kontrol'lü mü? 'Tiyatro' mu? 'Darbe' mi?

Belki biraz uzun bir yazı olacak, ama mevzu önemli ve doğru anlaşılması gerek... 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde bu alçakça girişimi kınayan birkaç tivit attım ve çok "ilginç" ve düşündürücü tepkiler aldım. Darbe girişiminin ilk saatlerinde ve izleyen günlerde de darbeye karşı demokrasiyi savunmanın "ilkesel" bir anlamı, değeri olduğuna dair görüşlerimi yazmış, paylaşmıştım. Darbeye karşı demokrasiyi savunmak, ideolojik, siyasi görüşlerimiz, tercihlerimiz ne olursa olsun, hepimiz için bir "ortak payda" anlamı taşır; en azından, naçizane, yıllardır nefesim, kalemim yettiğince böyle olması gerektiğini savunuyorum. "İyi darbe-kötü darbe"? Bunu önemsemem boşuna değil. Zira biliyorum ve biliyoruz ki, toplumda öteden beri "iyi darbe, kötü darbe" şeklinde bir kötü yaklaşım tarzı var. "Düşman" bellediğine "karşı" ise o "iyi" darbedir ve kendisine karşı ise, "kötü." Bu, sadece kötü değ...