Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Asıl yenilgi...

Resim
Yenilgi, neden ve sonuçlarını sorgulayarak kendinizi yenileyebildiğiniz ölçüde derstir, deneyimdir, bir yeniden başlamak iradesidir. Her ne kadar Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği “Bu, yenilgi sayılmaz ki” görüşü CHP’nin kamuoyu nezdindeki “resmi” görüşü ise de, hem parlamento hem de “başkanlık” seçimlerinde muhalefet ağır bir yenilgi aldı. Bu yenilgi, sadece ana muhalefet partisi olduğu için değil muhalefet partilerini bir masa etrafında toplanmaya ikna etmesi sebebiyle de ister istemez CHP üzerinden tartışılıyor. “Ne olur ne olmaz” diye itinayla uzak durulan HDP’nin aday çıkarmayıp Kılıçdaroğlu’nu desteklediğini unutmamak lazım… Mesele daha çok yüzde 52-48 tablosu olarak tartışılıyor ama parlamento seçimlerinde ortaya çıkan tablo CHP için daha az “düşündürücü” değil. AKP’nin oyları 2002’den bu yana ilk defa 14 Mayıs seçiminde yüzde 35’e düşerken, listelerinde Deva, Gelecek ve Saadet parti adaylarına yer verilen CHP yine yüzde 25’te kaldı… Bu gerçeği “Aslında o kadar da yeni...

Zam, zulüm... Muhalefet

Resim
Etkili, muhalefetini meşru zeminde sokaklarda yürüten bir muhalefet olsaydı hükümet bu kadar acımasız zam politikası güdebilir miydi? Son zamanlarda çok yineler oldum bunu; “Şu yaşıma geldim, böyle pahalılık görmedim.” Gerçekten de öyle. Öncesi bir yana, son üç yıldır hayatı çekilmez hale getiren, insanları bunaltan bir pahalılık var. “Öncesi” ile birçok yönden kıyaslama yapılabilir ama naçizane kendi şartlarımdan hareketle benim kıyaslamam asgari ücretle ilgili. Bir zamanlar asgari ücretle kira ve faturalarını ödeyip kalan paranla da iyi kötü idare edebilirken şimdi sözüm ona peş peşe arttırılmış asgari ücretle neredeyse kiralayacak ev bile bulamazsınız. Çünkü asgari ücretle birlikte her şeye furya halinde fahiş zamlar geliyor. Mevcut zamlara belki “alışacağız”, kendimizi ona göre düzenleyeceğiz ama fiyatlar yukarıya doğru her gün değişim halinde; “alışmak” ne mümkün? Misal, geçen hafta mahalle pazarında 20 Lira olan domates bu hafta 35 Lira ve haftaya ne olur, meçhul. Son zam yağmuru...

“Cuma namazını müteakip…”

Resim
Milliyetçi-muhafazakar yurttaşların Cuma’yı istismar edenlerle yüzleşmesi, meramı barış olan herkesin paylaşması gereken bir sorumluluk… Geçen haftaki yazım şu sözlerle bitmişti: “…Bu gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan devlete ve millete ‘zeval gelmesin’ temennisinde bulunmak, lafı eğip bükmeden vurgulamak gerekir ki sadece riyakarlık değil, aynı zamanda korkaklıktır ve temelinde tipik suçluluk psikolojisi vardır…” Yazacak daha “güncel” gündemler var tabii ama sözümüz de yarım kalmasın. (“Haftalık” yazmanın handikapları.) Madem meseleyi dosdoğru ve lafı eğip bükmeden konuşuyoruz, yüzleşmeden bahsediyoruz, o halde yukarıdaki cümlenin bittiği yerden devam edelim. Malum, son yıllardaki bütün seçim sonuçlarıyla da tescillendiği üzere milliyetçi-muhafazakar hassasiyetleri gayet belirgin bir ülke ve toplumda yaşıyoruz. Gerçi bu hassasiyetlerin siyaseten sözcülüğünü yapmak iddiasında olanların milliyetçilikten, muhafazakarlıktan, bu lafları kapsayacak biçimde kavramlaştırılan yerli ve milli olm...

"Allah devlete zeval vermesin!"

Resim
Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan devlete ve millete “zeval gelmesin” temennisinde bulunmanın temelinde tipik suçluluk psikolojisi vardır… Yakın tarihimizin “dönüm noktası” niteliğindeki bütün toplumsal olayları ile katliam ve siyasi cinayet vakalarının ardında, dolaylı veya doğrudan adına ister “derin” diye kodlayalım isterse başka bir şey diyelim, devletin parmağı, izi, gölgesi veya manipülasyonu vardır… Muhtemelen birçok vatandaşın bu veya benzer içerikte bir söz duyduklarında ya da bir cümle okuduklarında tüyleri diken diken olmaktadır hâlâ: Ne diyorsun sen? Hiç devlet katliam yapar mı? Siyasi cinayet işler mi? Vatandaşlarının bir kısmını diğer bir kısmına karşı galeyana getirir, vatandaşlarına karşı komplo kurar mı? Bu safiyane idrak, ülkemizde demokratik manada köklü bir değişim ve yeniden yapılanmanın önündeki en büyük engellerden biri. Bireylerden bağımsız olarak devleti, onun ideolojisini, yönetme anlayış ve biçimini, “olaylar” ve “sorunlar” karşısındaki tutumunu sorgulamadan n...

#ŞehirNöbeti notları :)

Resim
Uzun zamandır bayramlar “tatil” olarak anlaşılıyor ve öyle değerlendiriliyor toplumda. Her bayram öncesi “Bayram tatili uzatılacak mı?” haberleri gündem oluyor ve neticede genellikle hükümet de beklentilere uygun biçimde 3-4 gün olan bayram tatillerini haftasonu günleriyle birleştirip uzatma kararı veriyor. Bu, kamuoyunda gayet memnuniyetle karşılanıyor tabii ve herkes başlıyor tatil planları yapmaya. Hele ki mevsimlerden yaz ise... Bu Kurban Bayramı da öyle oldu, olağan bayram tatili uzatıldı ve “millet” düştü yollara... Pahalılık, ulaşımdaki, yollardaki yoğunluk filan bir yana yolların hali bir yana... Bu tablo, “Yahu hani enflasyon, pahalılık vardı bu ülkede, millet yoksuldu ve daha da yoksullaşmıştı?” tepkileriyle karşılanıyor. Bunun üzerine ben de düşündüm biraz doğrusu. Tatil yörelerine “akın” olması, belli bir gelir seviyesinin üstündeki yurttaşların ilgisine mazhar olmasından kaynaklanıyor. Yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı var tabii ama işte herkes de yoksul, işsiz, aç değ...